2 Eylül 2012 Pazar



BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan hazretlerine
31 AÄŸustos 2012, 01:40
Muazzez İlmiye Çığ
 
Ä°kide bir “demir aÄŸlarla kim örmüş, hep biz ördük” deyip duruyorsunuz, Atatürk zamanında yapılanları sıfıra indiriyorsunuz. EÄŸer biraz tarih bilseniz bunu söylemeye utanırdınız, yüzünüz kızarırdı. O günkü örülen demir aÄŸlar yalnız tren yolları deÄŸildi: güçlü eÄŸitim, güçlü ekonomi, güçlü demokrasi , güçlü laiklik temelleri atılmasaydı, ne siz bu gün o mevkie gelebilirdiniz, ne de gösteriÅŸ olarak baÅŸlarını örttürdüğünüz, yüzleri gözleri boyalı eÅŸlerinizi gavur ülkelerine götürüp, gavurların ellerini sıktırabilirdiniz. ÖzendiÄŸiniz Müslüman ülkelerin arasında hangisi bizim ülke gibi? Kendi kıyafetinizi bile o demir aÄŸlara borçlusunuz.

Hazinesinde borçtan başka bir şey olmayan Osmanlı devleti yıkıntısı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, toprağından bir damlasını satmadan, kimselerden borç almadan, bir taraftan Osmanlının, diğer tarafta yenilmediğimiz halde yenilmiş sayıldığımız birinci Cihan savaşı borçlarını öderken, yapılan işler yanında sizinkiler çocuk oyuncağı kalır. Okuma yazma, hatta sabun kullanma bilmeyen, verem, sıtma, zührevi hastalıklar, trahom gibi bulaşıcı hastalıklardan kahrolan zavallı fakir bir halk. Devletin geliri bu halkın verdiği vergilerdi. İşte o vergilerle o alay ettiğiniz demir ağlar yapıldı. Kısa zamanda elin parmakları sayımında doktorların özverileriyle hastalıkların önü alınmaya çalışılırken neler yapıldı neler!.

Koskoca ülkede bir çimento fabrikası yoktu. O yüzden evler kerpiç denilen çamurla yapılıyordu. Åžeker fabrikamız yoktu. Rusya’dan gelen ÅŸekerleri bugün gibi hatırlıyorum. Evet ÅŸeker fabrikaları, çimento fabrikalar, kâğıt, silah, uçak fabrikası, kumaÅŸ fabrikaları kuruldu. Hem de ülkenin batısından doÄŸusuna kadar dağıtıldı bu fabrikalar. Avrupa’dan bize, yenilemekte oldukları fabrikaların eskilerini ucuz fiatla satmak istediler. Eskiyi almak yine geri kalmışlıktır, diye alınmadı. Batıda “Atatürk Fabrikaları” diye adlandırılan o fabrikalar tiyatro, spor, müzik salonları ile bir kültür merkezi, çalışanlara her türlü rahatı saÄŸlayan bir sosyal kurumdu. Ama bu fabrikalarda çalışacak biraz olsun iÅŸten anlayan işçimiz, teknisyenimiz, mühendisimiz yok gibiydi. Bunlardan bir kısmı burada bizim insanımızı eÄŸitmek için dışarıdan getirtildi bir kısmı da Rusya’ya eÄŸitilmek üzere gönderildi. Ä°nsanımız o kadar yetenekli idi ki, kısa zamanda gerekli olanları öğrendi ve iÅŸleri ele aldı. O yüzden Atatürk, "Türk çalışkandır, zekidir” demiÅŸtir. Siz ise baÅŸa geçer geçmez alın teri ve büyük bir özveri ile yapılmış o güzel tesisleri satıp satıp yediniz yedirdiniz.

Ülkenin doğusu ve batısı düşman eliyle yanmış yıkılmıştı. Bir taraftan onlar onarılıyor, hastaneler okullar yapılıyor, diğer taraftan Ankara bir başkent olacak şekilde yapılandırılıyordu.

Hemen hemen hiç kara yolu yoktu. Onun için Atatürk, Osmanlı devleti zamanında “ne olurdu her vilayet senede bir kilometre yol yapsaydı, 500 yılda beÅŸer yüz kilometre ile ÅŸehirler birbirine baÄŸlanacaktı”, demiÅŸti.

Olan demir yolları da yabancıların elinde idi. Yalnız o mu daha bir çok kurum yabancılara aitti. Bütün onlar ellerinden alınarak ülkenin malı yapıldı. Onların üzerine 3000 kilometrelik tren yolu yapıldı ki, o zaman şimdiki gibi dağları bir anda oyacak makineler yoktu. Tüneller kazma ile kazıldı. Elde onları planlayacak hesaplayacak mühendisler yoktu. Hatta trenlerde çalışan makinist gibi memurlar bile hep Rum, Ermeni olduğundan bu konuda çalışacak insanımız da yoktu. Onun için böyle kimseleri yetiştirmek üzere okul açıldı. Tren rayları yapmak için fabrika kuruldu. Şimdi ki gibi ne gerekse dünyanın her yerinden getirilmedi.

Kilometrelerce kara yolu köprüler yapıldı.
 

Demir ağın bir ayağı olan “çaÄŸdaÅŸ eÄŸitim” ne kadar önemliydi. Batı araÅŸtırmalarda icatlarda almış yürümüştü. ama biz de ne doÄŸru dürüst ilk okul, lise ve ne de araÅŸtırmalar yapacak üniversite vardı. O yüzden Osmanlı devleti geri kalmış ve yıkılmıştı. Okullar açılsa eÄŸitecek kimse yoktu. O yoklukta bir çok alanda eÄŸitim almak üzere Batıya baÅŸarılı pek çok gencimiz gönderildi. Onlar daha yetiÅŸmeden Hitler’in Yahudi oldukları için iÅŸlerinden attığı çok deÄŸerli bilim insanlarının bize sığınmak istemeleriyle onlara açılan kapılarımız sonucu büyük bir eÄŸitim atılımı baÅŸladı. Ä°stanbul’da Darülfünun denilen okul tam bir üniversite oldu. Hukuk, Siyasal Bilgiler, Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi gibi fakültelerle Ankara Ãœniversitesinin temeli atıldı. Gelenlere istedikleri kitaplıklar, laboratuarlar saÄŸlandı. Onların derslerini Türkçeye çevirecek çevirmenler bulundu. Bunların hepsi para ile oluyordu. O paralar, o fakir halkın vergileriyle saÄŸlanıyor, kimseye para yedirilmiyor, rahmetli BaÅŸbakan Ä°nönü “kimseye bir kuruÅŸ yedirmem” diye bar bar bağırıyor, yedirmiyordu. Böylece güçlü bir eÄŸitim temeli atıldı. O yüzden BaÅŸbakan hazretleri! istediÄŸiniz dalda uzmanları elinizin altında bulundurabiliyorsunuz. Bundan sonra Ä°mam Hatipler'de yetiÅŸtireceÄŸiniz dindar ve kindar o zavallı gençleriniz, Allah’a dua ederek, yalvararak size yardımcı olurlar. Böylece elinize aldığınız bu güzel ülkeyi kendinizle topraÄŸa gömerek tarihe kara harflerle geçersiniz.

Muazzez Ä°lmiye Çığ 

1 yorum:

  1. NAZİFCİĞİM, Böyle güzel, aydınlatıcı bir yazıyı paylaştığın için sağol.

    EVETTT. BAŞBAKAN,,, BUNLARI ÖĞREN DE KONUŞ. SATTIN TÜM YATIRIMLARI, ONCA GÜÇLÜKLE YAPILMIŞ HER ŞEYİ SATTIN, HEM DE SATARKEN ONLARIN SAHİBİ OLAN VATANDAŞLARA SORMADAN SATTIN. SATACAK BİR ŞEY KALMADI, VATAN TOPRAKLARIMIZDAN BAŞKA... İNŞALLAH ONLARI DA SATMAYA KALKMAZSIN...SENİ ALLAHA HAVALE EDİYORUM, ELBET SANA DERSİNİ VERECEKTİR.

    YanıtlaSil