4 Mayıs 2010 Salı

HUZURUNUZDA BENİM CANLAR

Oğlum Barış. 24 yaşında Ankara Ün. Elektronik Müh. 2. sınıfta okuyor. Geleceğini yazılım üzerine kurmak istiyor. Kızım Melda 21 yaşında. Üniveristeye gitmek istemedi. Adana'da özel sektörde çalışıyor.
Sizlerle olan ilişkimizi hayret ve hayranlıkla takip ediyorlar. Ve inanılmaz buluyorlar... Şimdiki gençlik işte. Her aradıklarında bana o günümüzü anlattırıyorlar telefonla da olsa. Ben de büyük bir keyifle anlatıyorum.
Herkese sevgi ve selamlarını iletiyorlar.

HUZURUNUZDA BENİM CANLAR

Oğlum Barış. 24 yaşında Ankara Ün. Elektronik Müh. 2. sınıfta okuyor. Geleceğini yazılım üzerine kurmak istiyor. Kızım Melda 21 yaşında. Üniveristeye gitmek istemedi. Adana'da özel sektörde çalışıyor.
Sizlerle olan ilişkimizi hayret ve hayranlıkla takip ediyorlar. Ve inanılmaz buluyorlar... Şimdiki gençlik işte. Her aradıklarında bana o günümüzü anlattırıyorlar telefonla da olsa. Ben de büyük bir keyifle anlatıyorum.
Herkese sevgi ve selamlarını iletiyorlar.

GAVUR İZMİR

( Arkadaşlarım, seveceğinizi umduğum bu makale 7 Aralık 2009 günü Ulaştırma gazetesinde yayınlandı. Diğer yazılarım için www.tofed.org.tr adresinden yayınlarımız kısmında bulabilirsiniz. 8 sayfadayım )
. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Anadolu'nun çok yerinde İzmir’e İzmirlilere ''gâvur'' derler. Aşağılamak için.
Kendinden olmama anlamı taşıyan bu nitelemeyi sever, İzmirliler.
Başkaları gibi tutucu, bağnaz olmaktansa, çağdaş, Avrupai görüntüsünün böyle aykırı bir niteleme doğurduğunun farkındadır.
Güler geçer, İzmirliler.

Bugünkü Hisar Camii çevresinde kurulan eski kentin, Ceneviz kolonisi olması daha sonraları ise Seferad Yahudilerinin gelip yerleştiği bugünkü Konak çevresi nedeniyle, İzmir’in merkezi yıllar boyunca Gavur İzmir olarak adlandırılmıştır. Çarşının ve limanın merkezde yer alması, bu alışveriş ve ticaret bölgesinin uzun yıllar "Gâvur İzmir" diye adlandırılmasına neden olmuştur.

İşgal yaşamış, kurtuluş savaşı ve mübadele ile gayrimüslim nüfusunu büyük oranda yitirmiş olmasına karşın, bazı özelliklerini yitirmemiştir. Kimilerine göre hala gâvurluk diye adlandırılsa da, ülkemizin batılı yüzü olmuştur, İzmir.

Vatanseverdir, İzmirliler.
İstanbul yönetimi mütareke imzalayıp teslim olurken onlar kurtuluş savaşının ilk kurşunu niyetine kendi insanını sürer namluya. İlk kurşunu o sıkar.
Dönemin yönetimi için kabul edilmez bir başkaldırıdır, gâvurluktur İzmirlinin bu yaptığı.

Riyakâr değildir. Hoşgörüsü yüksektir, İzmirlinin.
Kemeraltı’nda meyhaneler sokağı olarak bilinen Veysel çıkmazında çoğu meyhane sahibi ramazan ayında "meyhanemiz ramazan nedeniyle kapalıdır" yazısı asarken, Ferit Baba’nın meyhanesi camına "meyhanemiz ramazanda nöbetçidir" yazısı asar.
Kızmaz, karışmaz kimse kimsenin yaşantısına. Kimileri için ise gâvurluğun dışavurumudur, bu hoşgörü.

Değerlerinin farkındadır. Vefakârdır, İzmirli.
Yunan işgalinden sonra çok büyük bir kısmı yanmış ve harap olmuş halde geri alınan yangın yeri denen, eski kent merkezi olan metruk alan, o zamana kadar yapılan park alanlarının en büyüğü olan İzmir Fuarı olarak 1937 de açılmıştır.
Fuar, yıkılmış, tükenmiş kentin insanlarının gayreti ile İzmir' in yeniden kurulusunun ve çağdaş kimliğinin göstergesi olmuştur. 30.Ağustos kapısından girdiğiniz zaman sizi sol tarafta küçük bir heykel karsılar. Bu heykel bir yalak önünde 3 adet at başından oluşmaktadır. Heykelin altında "Bu heykel İzmir fuarının yapımında çalışan ve çoğu bu çalışmalar sırasında can veren atların anısına yaptırılmıştır" diye yazmaktadır.
Kimilerine göre ise, bu ülkede heykeli dikilebilecek o kadar önemli şahsiyet varken yapmıştır yine gâvurluğunu, İzmirli.

Gâvurluk nitelemesini sever İzmirli.
Çağdaş, demokrat, aydın ve aykırı olmanın karşılığı olduğunun farkındadır, bu nitelemenin. İnançların insanin vicdanında olduğunu, kimseye inancı için hesap vermek zorunda olmadığını bilir ve dahası kendini gâvur diye niteleyip kendinden saymayanları da -ki onlarında emin olun beğenmedikleri gâvur İzmir’de birkaç canı ve/veya mülkü bulunuyordur- bağrına basar, İzmirli.. Çünkü hayatın her şeyin önünde olduğunu, asıl olanın yaşamak olduğunu bilir ve bunu haykırır.
Gâvurluğu sever İzmirli ...

Gâvur İzmir, son günlerde bu defa da ‘’Faşist İzmir’’ nitelemesiyle gündeme geldi. Öyle midir sizce de acaba bilemem ama görev süresi dolduğu için yakında ülkesine dönecek olan İtalya’nın İzmir Konsolosu Simon CARTA, tarihi bir İtalyan cemaatinin olduğu bu çağdaş kentte, kendi kültürleri ve inanışları ile yaşadıklarını hatırlatarak, İzmir’den ayrılmanın çok zor olduğunu, profesyonel yapısı yanı sıra, burada gördükleri insani vasıflardan çok etkilendiklerini, ''güvenlik seviyesi çok yüksek, dünyaya örnek bir kent'' olduğunu söylüyor ve ekliyor ''Bana o ayrılık gününü hiç hatırlatmayın!''

Hadi bakalım… Elin gâvuru da böyle düşünüyor !!

Nolcek şimdi? Napcez şimdi?

GAVUR İZMİR

( Arkadaşlarım, seveceğinizi umduğum bu makale 7 Aralık 2009 günü Ulaştırma gazetesinde yayınlandı. Diğer yazılarım için www.tofed.org.tr adresinden yayınlarımız kısmında bulabilirsiniz. 8 sayfadayım )
. . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Anadolu'nun çok yerinde İzmir’e İzmirlilere ''gâvur'' derler. Aşağılamak için.
Kendinden olmama anlamı taşıyan bu nitelemeyi sever, İzmirliler.
Başkaları gibi tutucu, bağnaz olmaktansa, çağdaş, Avrupai görüntüsünün böyle aykırı bir niteleme doğurduğunun farkındadır.
Güler geçer, İzmirliler.

Bugünkü Hisar Camii çevresinde kurulan eski kentin, Ceneviz kolonisi olması daha sonraları ise Seferad Yahudilerinin gelip yerleştiği bugünkü Konak çevresi nedeniyle, İzmir’in merkezi yıllar boyunca Gavur İzmir olarak adlandırılmıştır. Çarşının ve limanın merkezde yer alması, bu alışveriş ve ticaret bölgesinin uzun yıllar "Gâvur İzmir" diye adlandırılmasına neden olmuştur.

İşgal yaşamış, kurtuluş savaşı ve mübadele ile gayrimüslim nüfusunu büyük oranda yitirmiş olmasına karşın, bazı özelliklerini yitirmemiştir. Kimilerine göre hala gâvurluk diye adlandırılsa da, ülkemizin batılı yüzü olmuştur, İzmir.

Vatanseverdir, İzmirliler.
İstanbul yönetimi mütareke imzalayıp teslim olurken onlar kurtuluş savaşının ilk kurşunu niyetine kendi insanını sürer namluya. İlk kurşunu o sıkar.
Dönemin yönetimi için kabul edilmez bir başkaldırıdır, gâvurluktur İzmirlinin bu yaptığı.

Riyakâr değildir. Hoşgörüsü yüksektir, İzmirlinin.
Kemeraltı’nda meyhaneler sokağı olarak bilinen Veysel çıkmazında çoğu meyhane sahibi ramazan ayında "meyhanemiz ramazan nedeniyle kapalıdır" yazısı asarken, Ferit Baba’nın meyhanesi camına "meyhanemiz ramazanda nöbetçidir" yazısı asar.
Kızmaz, karışmaz kimse kimsenin yaşantısına. Kimileri için ise gâvurluğun dışavurumudur, bu hoşgörü.

Değerlerinin farkındadır. Vefakârdır, İzmirli.
Yunan işgalinden sonra çok büyük bir kısmı yanmış ve harap olmuş halde geri alınan yangın yeri denen, eski kent merkezi olan metruk alan, o zamana kadar yapılan park alanlarının en büyüğü olan İzmir Fuarı olarak 1937 de açılmıştır.
Fuar, yıkılmış, tükenmiş kentin insanlarının gayreti ile İzmir' in yeniden kurulusunun ve çağdaş kimliğinin göstergesi olmuştur. 30.Ağustos kapısından girdiğiniz zaman sizi sol tarafta küçük bir heykel karsılar. Bu heykel bir yalak önünde 3 adet at başından oluşmaktadır. Heykelin altında "Bu heykel İzmir fuarının yapımında çalışan ve çoğu bu çalışmalar sırasında can veren atların anısına yaptırılmıştır" diye yazmaktadır.
Kimilerine göre ise, bu ülkede heykeli dikilebilecek o kadar önemli şahsiyet varken yapmıştır yine gâvurluğunu, İzmirli.

Gâvurluk nitelemesini sever İzmirli.
Çağdaş, demokrat, aydın ve aykırı olmanın karşılığı olduğunun farkındadır, bu nitelemenin. İnançların insanin vicdanında olduğunu, kimseye inancı için hesap vermek zorunda olmadığını bilir ve dahası kendini gâvur diye niteleyip kendinden saymayanları da -ki onlarında emin olun beğenmedikleri gâvur İzmir’de birkaç canı ve/veya mülkü bulunuyordur- bağrına basar, İzmirli.. Çünkü hayatın her şeyin önünde olduğunu, asıl olanın yaşamak olduğunu bilir ve bunu haykırır.
Gâvurluğu sever İzmirli ...

Gâvur İzmir, son günlerde bu defa da ‘’Faşist İzmir’’ nitelemesiyle gündeme geldi. Öyle midir sizce de acaba bilemem ama görev süresi dolduğu için yakında ülkesine dönecek olan İtalya’nın İzmir Konsolosu Simon CARTA, tarihi bir İtalyan cemaatinin olduğu bu çağdaş kentte, kendi kültürleri ve inanışları ile yaşadıklarını hatırlatarak, İzmir’den ayrılmanın çok zor olduğunu, profesyonel yapısı yanı sıra, burada gördükleri insani vasıflardan çok etkilendiklerini, ''güvenlik seviyesi çok yüksek, dünyaya örnek bir kent'' olduğunu söylüyor ve ekliyor ''Bana o ayrılık gününü hiç hatırlatmayın!''

Hadi bakalım… Elin gâvuru da böyle düşünüyor !!

Nolcek şimdi? Napcez şimdi?

ZOR KARAR

ZOR KARAR



Bir yerden başka yere gitmeye karar vermek.

Olduğun yerde kendini misafir gibi görsen de zor.

Sadece düşünüp karar vermek demek değil böyle bir şey ne de olsa.

Gidersin.

Yerleşirsin.

İçinde bıraktığın yere sebepsiz bir özlem başlar.

Özlersin.

Acaba doğru mu yaptığını sorgularsın arada durup bazen.



Bıraktıklarını düşünürsün.

Bulduklarına bakarsın.

Kıyaslarsın aklına geldikçe.

Havası havasına benzemez.

Suyu suyuna benzemez.

İnsanı insanına benzemez.

Hele farklı bir iklimdeyse gittiğin yer.

İyice bocalarsın.

Ya çok sıcak...

Ya çok soğuktur.

Kim bilir...



Bir çeşit ''Araf'' ta bulursun kendini.

Ne oraya ait...

Ne buraya...

Öyle sanırsın.



Bıraktığın...

Anne kucağı gibi gelir sana.

Aradığın o kucağın verdiği güven duygusu belki.

Sıcaklığıdır özlediğin aslında.



Bu haller çok insanca.

Çok doğal.

Yaşanması gereken bir dönem.

Hayatını kuracaksın elbet.



Geldiğin şehirde izin kalacak.

Gittiğin şehir bağrına basacak seni.



Özleyeceksin.

Belki de tüm şehirleri.

Yüreğine dokunan bir el, anılarından çıkıp gelecek usulca.

Kucak açacak sana.

''Gel'' diyecek.



Ama...

Düşüneceksin derin derin.

Verdiğin kararı...

Umutlarını...

Geleceğini...

Geçmişini...

Hayallerini...



Dönmek?

Zor.

Kalmak?

Kim bilir...



Sokaklarında yürüdüğün şehir verecek bunu cevabını.

Sokaklar fısıldayacak kulağına.

''Kal'' diyecek.

Ya da... ''Git''

Duyacaksın.

Vakti gelince.

Merak etme…



Kendimden, kendi deneyimlerimden biliyorum aynen böyle…

Son yıllarımı farklı şehirlerde yaşamış biri olarak,

Yazılanlar yaşadıklarımdır.

Sonunda bir karar verdim.

Döndüm memleketime...



Ülkemizin her yeri güzel elbette…

Her yerden gelip, İzmir’de yaşayabilirsiniz

İzmir’den başka bir yere gidip yaşayamazsınız…



Katılırsınız veya katılmazsınız…

ZOR KARAR

ZOR KARAR

Bir yerden başka yere gitmeye karar vermek.
Olduğun yerde kendini misafir gibi görsen de zor.
Sadece düşünüp karar vermek demek değil böyle bir şey ne de olsa.
Gidersin.
Yerleşirsin.
İçinde bıraktığın yere sebepsiz bir özlem başlar.
Özlersin.
Acaba doğru mu yaptığını sorgularsın arada durup bazen.

Bıraktıklarını düşünürsün.
Bulduklarına bakarsın.
Kıyaslarsın aklına geldikçe.
Havası havasına benzemez.
Suyu suyuna benzemez.
İnsanı insanına benzemez.
Hele farklı bir iklimdeyse gittiğin yer.
İyice bocalarsın.
Ya çok sıcak...
Ya çok soğuktur.
Kim bilir...

Bir çeşit ''Araf'' ta bulursun kendini.
Ne oraya ait...
Ne buraya...
Öyle sanırsın.

Bıraktığın...
Anne kucağı gibi gelir sana.
Aradığın o kucağın verdiği güven duygusu belki.
Sıcaklığıdır özlediğin aslında.

Bu haller çok insanca.
Çok doğal.
Yaşanması gereken bir dönem.
Hayatını kuracaksın elbet.

Geldiğin şehirde izin kalacak.
Gittiğin şehir bağrına basacak seni.

Özleyeceksin.
Belki de tüm şehirleri.
Yüreğine dokunan bir el, anılarından çıkıp gelecek usulca.
Kucak açacak sana.
''Gel'' diyecek.

Ama...
Düşüneceksin derin derin.
Verdiğin kararı...
Umutlarını...
Geleceğini...
Geçmişini...
Hayallerini...

Dönmek?
Zor.
Kalmak?
Kim bilir...

Sokaklarında yürüdüğün şehir verecek bunu cevabını.
Sokaklar fısıldayacak kulağına.
''Kal'' diyecek.
Ya da... ''Git''
Duyacaksın.
Vakti gelince.
Merak etme…

Kendimden, kendi deneyimlerimden biliyorum aynen böyle…
Son yıllarımı farklı şehirlerde yaşamış biri olarak,
Yazılanlar yaşadıklarımdır.
Sonunda bir karar verdim.
Döndüm memleketime...

Ülkemizin her yeri güzel elbette…
Her yerden gelip, İzmir’de yaşayabilirsiniz
İzmir’den başka bir yere gidip yaşayamazsınız…

Katılırsınız veya katılmazsınız…

Sevgili oğlum ARCA

Sevgili oğlum ARCA

AİLE FERTLERİNİ TANIYORUZ........

AİLE FERTLERİNİ TANIYORUZ........