16 Mart 2012 Cuma

Bir Merhabanın Hatırı (alıntı)


Toprak temizdi.
 Gökyüzü ve hava temizdi. Bize sundukları da.
Biz de temizdik.
Pazardan peynir almak risk değildi, sokak satıcıları dosttu. Onlarla selamlaşıyorduk.
Merhabanın hatırı vardı.
Hijyen, kalite ve garantinin belgesi işte bu merhaba idi. Sütçümüz, yoğurtçumuz, sebzecimiz vardı. Hal hatır sorduğumuz, hangi zeytinden hoşlandığımızı bilen, iyi peynirden bizi haberdar eden bakkalımız vardı.
Şimdi. Şimdi potansiyel tehlike olarak görüldüğümüz ve üstümüz arandıktan sonra girdiğimiz süper marketlerinon binlerce çeşidinin arasında 'merhaba'dan mahrum 
alış veriş yapıyoruz.
Labirentin içinde raflarda şekiller, mesajlar ve imajlar var.
Reklâmlar bizi zaten kodlamıştır önceden; algılıyor ve alıyoruz. İsminin başında hiper, süper ve mega gibi sıfatların bulunduğu mağazalarda, oraya ne kadar çok giderseniz gidin, güvenlik görevlileri, reyon sorumluları ve kasiyerlerle muhabbet kuramazsınız. Market arabalarıdır orada size en çok tanıdık gelen.
İnsan bazen laf atmak ister 'işler nasıl gidiyor' veya 'hayırdır bugün sol ön tekerin gıcırdıyor' diye. İnsanın hayatında kalabalıklar çoğaldıkça, yalnızlıklar da çoğalıyor. Bakkalların gidişiyle, sokakların ruhu da gitti.
Ve lezzetler de gitti. Yılın on iki ayı muhteşem görüntüsüyle arzı endam eyleyen sanal domatesler gibi. Domates mevsimini kaybettiği günden beri, çok şeyi kaybettik. Hâlbuki domates önemlidir. Mevsimi bittiğinde gidişine üzülmek, yokluğunda özlemek zamanı geldiğinde kavuşmaya sevinmek çok önemlidir. Kokusu çok önemlidir. Yöresi ve lezzeti de. Her yöre bir başka domates, bir başka domates lezzeti demektir.
Artık yörenin adı; sera.
Sadece domates mi? Ekmek mesela. Ekmek, ekmek gibi kokmuyor. 'Bir dilim ekmek' anlamını yitirdi. Ekmeği kesemiyorsunuz. Gerçek bir dilim gibi bir dilim çıkmıyor. Vitaminlerle şişirilmiş, kuş gibi hafif ve lezzetsiz.
Çay mesela... Çay, çay gibi kokmuyor. Seylanla Türk çayını, tomurcukla çay çiçeğini karıştırarak formüller üretiyor
telef oluyoruz.
Evet.. Şimdi, brokoliyle tanıştık, dört mevsim domatesle
ve daha neler neler...
İmkânlar arttı, çeşitler arttı. Şimdi her şey her zaman var. Ama bu hengâmenin, bu hayat düzeninin neticesi hamburgerle baş başa kalışımızdır.
Şimdi her şey, her zaman var ve her şey kıymetsiz.
Bir süper marketten alışveriş yapmaya çalışmak, 
sevdiğiniz birini bulamayınca telesekretere not bırakmak gibi aslında. 
İkisinde de muhatabınız yok, içinizden konuşursunuz; sizi duyan olmaz.
Bu çağın cilvesi herhalde. Kalabalıkların içinde yalnızlığı yaşamak ve bundan keyif almaya çalışmak. Ama vakumlu, dondurulmuş, hijyenik ve ambalajı güzel hayatımızda eksik bir şeyler var. Önemli bir şeyler.
Domatesin tadı gibi.
Bir merhabanın hatırı gibi...

Bir Merhabanın Hatırı (alıntı)


Toprak temizdi.
 Gökyüzü ve hava temizdi. Bize sundukları da.
Biz de temizdik.
Pazardan peynir almak risk değildi, sokak satıcıları dosttu. Onlarla selamlaşıyorduk.
Merhabanın hatırı vardı.
Hijyen, kalite ve garantinin belgesi işte bu merhaba idi. Sütçümüz, yoğurtçumuz, sebzecimiz vardı. Hal hatır sorduğumuz, hangi zeytinden hoşlandığımızı bilen, iyi peynirden bizi haberdar eden bakkalımız vardı.
Şimdi. Şimdi potansiyel tehlike olarak görüldüğümüz ve üstümüz arandıktan sonra girdiğimiz süper marketlerinon binlerce çeşidinin arasında 'merhaba'dan mahrum 
alış veriş yapıyoruz.
Labirentin içinde raflarda şekiller, mesajlar ve imajlar var.
Reklâmlar bizi zaten kodlamıştır önceden; algılıyor ve alıyoruz. İsminin başında hiper, süper ve mega gibi sıfatların bulunduğu mağazalarda, oraya ne kadar çok giderseniz gidin, güvenlik görevlileri, reyon sorumluları ve kasiyerlerle muhabbet kuramazsınız. Market arabalarıdır orada size en çok tanıdık gelen.
İnsan bazen laf atmak ister 'işler nasıl gidiyor' veya 'hayırdır bugün sol ön tekerin gıcırdıyor' diye. İnsanın hayatında kalabalıklar çoğaldıkça, yalnızlıklar da çoğalıyor. Bakkalların gidişiyle, sokakların ruhu da gitti.
Ve lezzetler de gitti. Yılın on iki ayı muhteşem görüntüsüyle arzı endam eyleyen sanal domatesler gibi. Domates mevsimini kaybettiği günden beri, çok şeyi kaybettik. Hâlbuki domates önemlidir. Mevsimi bittiğinde gidişine üzülmek, yokluğunda özlemek zamanı geldiğinde kavuşmaya sevinmek çok önemlidir. Kokusu çok önemlidir. Yöresi ve lezzeti de. Her yöre bir başka domates, bir başka domates lezzeti demektir.
Artık yörenin adı; sera.
Sadece domates mi? Ekmek mesela. Ekmek, ekmek gibi kokmuyor. 'Bir dilim ekmek' anlamını yitirdi. Ekmeği kesemiyorsunuz. Gerçek bir dilim gibi bir dilim çıkmıyor. Vitaminlerle şişirilmiş, kuş gibi hafif ve lezzetsiz.
Çay mesela... Çay, çay gibi kokmuyor. Seylanla Türk çayını, tomurcukla çay çiçeğini karıştırarak formüller üretiyor
telef oluyoruz.
Evet.. Şimdi, brokoliyle tanıştık, dört mevsim domatesle
ve daha neler neler...
İmkânlar arttı, çeşitler arttı. Şimdi her şey her zaman var. Ama bu hengâmenin, bu hayat düzeninin neticesi hamburgerle baş başa kalışımızdır.
Şimdi her şey, her zaman var ve her şey kıymetsiz.
Bir süper marketten alışveriş yapmaya çalışmak, 
sevdiğiniz birini bulamayınca telesekretere not bırakmak gibi aslında. 
İkisinde de muhatabınız yok, içinizden konuşursunuz; sizi duyan olmaz.
Bu çağın cilvesi herhalde. Kalabalıkların içinde yalnızlığı yaşamak ve bundan keyif almaya çalışmak. Ama vakumlu, dondurulmuş, hijyenik ve ambalajı güzel hayatımızda eksik bir şeyler var. Önemli bir şeyler.
Domatesin tadı gibi.
Bir merhabanın hatırı gibi...

Merhaba,

Nihayet eve döndüm.
Sermin'ciğim, güneydoğu gerçekten de farklı ve güzel bir bölge. Hani terör olmasa ve biraz daha gelişse tarih ve kültür turizmi açısından çok zengin bir bölge. Ama terör her şeyi berbat ediyor. Çarşamba günü Silopi'den Cizre'ye doğru seyahat halinde iken, ( ki bu yol Habur sınır kapısına giden yoldur, yani kamyon ve tır trafiği çok yoğundur ) güvenlik güçleri hemen önümüzden yolu trafiğe kapattılar. Nedenini sorduğumuzda da yola mayın konmuş olduğu ihbarı nedeniyle trafiğin durdurulduğunu öğrendik. Neyse ki mayın taramasında bir şey çıkmadı .
Yani hala güvenlik ve terör en önemli konu buralarda.
Bunun dışında yorucu ama oldukça iyi bir seyahat oldu. Zamanımız dar ve bölgede terör problemi olduğundan son yıllarda etrafı gezme ve yeni yerler görme imkanımız olmuyor maalesef.

Murat'cığım, oda için dileklerine katılıyorum. Yapmamız gerekenleri de biliyorum. Ama 15 Nisan' da Ankara'da olabilirmiyim? İşte bunu gerçekten bilmiyorum.

Mehmet'ciğim, aradığın zaman Cizre'deydim. Yol trafiğe açıldıktan sonra kamyon ve tırlar arasından geçmeye çalıştığımdan uzun süreli konuşamadım.

Herkese sonsuz selamlar.

Merhaba,

Nihayet eve döndüm.
Sermin'ciğim, güneydoğu gerçekten de farklı ve güzel bir bölge. Hani terör olmasa ve biraz daha gelişse tarih ve kültür turizmi açısından çok zengin bir bölge. Ama terör her şeyi berbat ediyor. Çarşamba günü Silopi'den Cizre'ye doğru seyahat halinde iken, ( ki bu yol Habur sınır kapısına giden yoldur, yani kamyon ve tır trafiği çok yoğundur ) güvenlik güçleri hemen önümüzden yolu trafiğe kapattılar. Nedenini sorduğumuzda da yola mayın konmuş olduğu ihbarı nedeniyle trafiğin durdurulduğunu öğrendik. Neyse ki mayın taramasında bir şey çıkmadı .
Yani hala güvenlik ve terör en önemli konu buralarda.
Bunun dışında yorucu ama oldukça iyi bir seyahat oldu. Zamanımız dar ve bölgede terör problemi olduğundan son yıllarda etrafı gezme ve yeni yerler görme imkanımız olmuyor maalesef.

Murat'cığım, oda için dileklerine katılıyorum. Yapmamız gerekenleri de biliyorum. Ama 15 Nisan' da Ankara'da olabilirmiyim? İşte bunu gerçekten bilmiyorum.

Mehmet'ciğim, aradığın zaman Cizre'deydim. Yol trafiğe açıldıktan sonra kamyon ve tırlar arasından geçmeye çalıştığımdan uzun süreli konuşamadım.

Herkese sonsuz selamlar.

Merhaba Arkadaşlar

Merhaba Arkadaşlar.
Öncelikle Görkem'e geçmiş olsun sevgili Çiğdem.Hastası olanlara acil şifalar diliyorum.
Adana'da Kentsel Dönüşüm Çalıştayı düzenleme kurulundaydım.Uzun bir süre sizlere yazamadım.Dün tamamladıl çalıştayımızı.
Nasılsınız arkadaşlar?
Adana'ya bahar geldi.Buralar günlük güneşlik.14 Nisanda Ankara'da odamızın genel kurulunda buluşacağız bazı arkadaşlarla.Aslında tüm arkadaşların Ankara'ya gelmesi gerekmektedir bence.Önümüzde kritik bir genel kurul var.Jeofizik mühendisi olarak çalışmayan arkadaşlar da odaya üye olup bu genel kurula katılmalıdır.Ben de hiç bir zaman Jeofizik yapmadım ama hep içinde oldum Jeofiziğin.

Görüşmek üzere kendinize iyi bakın sevgili dostlar.
Saygı ve sevgilerimle

Merhaba Arkadaşlar

Merhaba Arkadaşlar.
Öncelikle Görkem'e geçmiş olsun sevgili Çiğdem.Hastası olanlara acil şifalar diliyorum.
Adana'da Kentsel Dönüşüm Çalıştayı düzenleme kurulundaydım.Uzun bir süre sizlere yazamadım.Dün tamamladıl çalıştayımızı.
Nasılsınız arkadaşlar?
Adana'ya bahar geldi.Buralar günlük güneşlik.14 Nisanda Ankara'da odamızın genel kurulunda buluşacağız bazı arkadaşlarla.Aslında tüm arkadaşların Ankara'ya gelmesi gerekmektedir bence.Önümüzde kritik bir genel kurul var.Jeofizik mühendisi olarak çalışmayan arkadaşlar da odaya üye olup bu genel kurula katılmalıdır.Ben de hiç bir zaman Jeofizik yapmadım ama hep içinde oldum Jeofiziğin.

Görüşmek üzere kendinize iyi bakın sevgili dostlar.
Saygı ve sevgilerimle
Çiğdem'ciğim Görkem'e geçmiş olsun en kısa zamanda iyileşir inşallah, Çiçek'e çok selamlar.
Metin maaşallah oradan oraya allah kolaylık versin nasıl oraları güzel mi? Çok yorucudur ama zevkli bir yanıda vardır herhalde. Bu arada Figen ve Müjgan yine kayıplarda.... Neredesiniz kızlarrr...
Çiğdem'ciğim Görkem'e geçmiş olsun en kısa zamanda iyileşir inşallah, Çiçek'e çok selamlar.
Metin maaşallah oradan oraya allah kolaylık versin nasıl oraları güzel mi? Çok yorucudur ama zevkli bir yanıda vardır herhalde. Bu arada Figen ve Müjgan yine kayıplarda.... Neredesiniz kızlarrr...