SONUNA KADAR OKUMANIZI VE ARKADAŞLARINIZIN DA OKUMASINI TEMİN ETMENİZI RİCA EDERİM.
Mehmet Ali Çelebi23 Temmuz 1984'te doğdu. Baba Muharrem Çelebi banka veznedarı.
Anne Rukiye Çelebi gardiyan.
Annesi Amasya Cezaevi'nde görevliydi ve
oğlunu bırakacak kimsesi olmadığı için onu her gün hapishaneye götürdü.
Mehmet Ali Çelebi cezaevinin maskotu oldu, gardiyanlar ve mahkumlar
tarafından büyütüldü. Cezaevi ile, koğuşlar ile tanışması yeni değildi
yani.
1990 yılında Amasya Atatürk İlkokulu'nda öğrenime başladı. Okulu
birincilikle bitirdi. 1995-1999 yıllarında sınavla kazandığı Amasya
Anadolu Lisesi ortaokul bölümünü de birincilikle bitirdi.
Tüm diğer
sınavları da kazanmasına rağmen, ağabeyi Volkan'ın Askeri Lise'de
okumasının etkisiyle 1999 yılında kendi isteğiyle Maltepe Askeri
Lisesi'ni seçti. (Ağabeyi 2001 yılında felsefeye yönelik aşırı ilgisi
nedeniyle Hava Harp Okulu'ndan kendi isteğiyle ayrıldı.)
Mehmet Ali Çelebi 2003 yılında Askeri Liseyi de birincilikle bitirdi ve
dönemin Ege Ordu Komutanı Orgeneral (ve bugünün Ergenekon sanığı) Hurşit
Tolon'dan diplomasını aldı.
Kura ile karacı olduğu belirlendikten sonra 2003 yılında Kara Harp Okulu'nda eğitim ve öğretim hayatına başladı.
2007 yılında okulu birincilikle bitirdiği için diplomasını Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'tan aldı ve o fotoğraf karesi sonradan
çok kullanılacak tarihi bir kare oldu. Öğrenim boyunca bütün notları 10
üzerinden 10 oldu.
2007 yılında helikopter pilotu olmayı tercih etti; bunun için, dünyanın
en zor kursu tabir edilen bir senelik "helikopter pilotluğu" eğitimini
birincilikle bitirdi.
Peki, bu çok başarılı Teğmen Çelebi okul dışında nasıl biriydi?
Tatlı-sert bir mizacı vardı. Sakin ve gururluydu.
Doğruluğu ve onuru her şeyin üstünde tutuyordu. Mücadeleciydi.
Harp
Okulu öğrenciliği döneminde arkadaşlarına, final sınavları öncesinde
bir hoca gibi 50-60 kişilik gruplar halinde ders anlatması ve onların bu
dersleri izlemesi sonucu sınavları geçmesi bir efsane şeklinde hep
kulaktan kulağa anlatıldı.
Tarihe meraklıydı. Başucunda her zaman Nutuk vardı.
.........
("Nutuk'u arkadaşlarına ve onların akrabalarına okumalarını salık vermesi", savcılığın iddianamesinde
altı çizili ve büyük harflerle yazılarak suç unsuru sayıldı ! Savcı ile
Teğmen Çelebi arasında, bu konuda tartışma yaşandı)
Kitap kurduydu. Öyle ki, 2.5 yıllık cezaevi hayatında 500 kitap okudu.
Felsefeye
düşkündü. Bunun bir nedeni de ağabeyi Volkan'ın felsefe öğrenimi
görmesiydi. Herakleitos'un Fragmanlar'ını, Apuleius'un
Başkalaşımları'nı, Platon'un Devlet'ini ve Diyaloglar'ını,
Aristoteles'in Nikomakhos'un Etik ve Retorik'ini, Epiktetos'un
Söylevleri'ni, Boethius'un Felsefenin Tesellisi'ni, Seneca'nın Tanrısal
Öngörüsü'nü, Descartes'ın Meditasyonlar'ını, Spinoza'nın Etika'sını,
Erasmus'un Deliliğe Övgü'sünü, Thomas Hobbes'un Leviathan'ını, Francic
Bacon'un Denemeleri'ni, Mevlana'nın Mesnevisi'ni çok sevdi.
Şiir seviyordu. Şair olarak Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı, Nazım Hikmet'i, Yunus Emre'yi, Orhan Veli'yi beğeniyordu.
Futbol
lisansı da olan Teğmen Çelebi okul takımının başarılı futbolcularından
biriydi. Küçüklüğünden itibaren koyu bir Beşiktaşlı ve Amasyaspor'luydu.
Sualtı dalgıçlık kursiyerliğini de tutuklanmadan kısa bir süre önce birincilikle bitirmişti.
Teğmen...
O
kadar zayıf, o denli narin görünüyordu ki, sanki tutmaya kalksanız
kırılacak gibiydi. Tam 30 aydır Silivri'deydi. Tutuklanmasından 29 ay
sonra, cep telefonuna emniyet müdürlüğünde birileri tarafından
"yanlışlıkla !" 139 terör örgütü üyesinin telefon numaralarının
yüklendiği yine bizzat emniyet tarafından itiraf edilmişti... Ama o hâlâ
tutukluydu!.. Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali Çelebi, 18 Şubat Cuma günü
Silivri Mahkemesi'nde söz istedi, kürsüye geldi.
O narin, o tutmaya kalksanız kırılıverecekmiş hissi veren gencecik
adam, başına örülmeye çalışılan "dijital pusu"yu tek tek, belgeleriyle
anlattıktan sonra konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
11 Şubat 2011
saat 20.45'te düşmanın sinsi savaş silahı olan bazı TV kanallarından,
"mahkeme kapılarının komutanlarımın üzerine kilitlendiğini" duydum ve
üzüntüyle izledim. Hakaret olarak kabul ediyorum.. Sebep,
kaçma şüphesi... Siz, Mustafa Kemal'in askerlerinin cepheden kaçtığını
gördünüz mü? Komutanlarım sınırları açsanız, çekip gitmezler. Onları
Hizbullahçı mı zannettiniz ?
Buradan Türk Milletine, Genelkurmay Başkanı nezdinde tüm
komutanlarıma ve silah arkadaşlarıma sesleniyorum: İçiniz rahat olsun.
Biliyoruz ki, bu bir savaştır. Savaşta asker yaralanır, asker esir
düşer, asker ölür. Bunların bilincindeyiz. Biz Türk subayıyız. Bizim
için hak yok, vazife vardır. Merak etmeyiniz, burası bize zindan değil
Çiğiltepe'dir.. Onuru karşısında yaşamını hakir gören Albay Reşat
Çiğiltepe'nin vazife anlayışıyla buradayız. Mustafa Kemal'in, "Size
ölmeyi emrediyorum!" emri, bizler için halen geçerlidir. Sonsuza kadar
da geçerli olacaktır.
Endişe duymayınız, Teğmen Çelebi'yi geçemeyenler onu yetiştiren
komutanlarına ne yapabilir ki... Cephede bir Mehmet vardı, şimdi 150
Mehmet var. Cephe şimdi daha da güçlü. Bu şartlarda sizden tahliye talep
etmem, benim için vatana ihanetle eşdeğerdir. Mevzubahis vatansa bundan
gayrı kalan her şey teferruattır. Şimdi kapıları kapatın ! Yüzümüzü
ışığa doğru uzatacağız…
Giyotin inecek.. Tekrar uzatacağız…
İnecek... Uzatacağız…
Gün gelecek, giyotin kesemeyecek: Kazanacağız!"...
Mahkeme
arasında, az önce sanık kürsüsünde o "dev konuşmayı" yapan gencecik
teğmenin bana doğru geldiğini gördüm. Saygıyla uzattı elini, "doğruları
yazdığınız için minnettarız..." diye başladı. Boğazımın düğümlendiğini
hissettim, elimi kaldırıp sözünü kestim ve yalnızca o üç sözcüğü
söyledim:
- Vatan size minnettardır.
Ümit Zileli
Sabır,sabır,sabır......!
YanıtlaSilElbet birgün bunların hesabı sorulacaktır.İnşallah o günleri en kısa zamanda görebiliriz.
YanıtlaSilTeğmenimize ve diğer komutanlarımıza ben de sabır diliyorum. Onlara acı çektirenler, elbette hesabını vereceklerdir. O günü sabırsızlıkla bekliyoruz.
YanıtlaSilÇok sabretmedik mi?...
YanıtlaSilteşekkürler mehmetciğim.
YanıtlaSil