31 Aralık 2011 Cumartesi
MUTLU ,, SAĞLIKLI YILLAR HEPİNİZE...
VİDEOYU ÇEKTİM AMA YAN ÇEKMİŞİM, UĞRAŞTIM DÜZELTEMEDİM , MEHMETCİĞİM SEN ŞU AĞACI DİKİNE ÇEVİRİRSEN ÇOK SEVİNECEĞİM.
HEPİNİZE SEVGİLERİMLE... NİCE YILLARA HEP BİRLİKTE...
MUTLU ,, SAĞLIKLI YILLAR HEPİNİZE...
VİDEOYU ÇEKTİM AMA YAN ÇEKMİŞİM, UĞRAŞTIM DÜZELTEMEDİM , MEHMETCİĞİM SEN ŞU AĞACI DİKİNE ÇEVİRİRSEN ÇOK SEVİNECEĞİM.
HEPİNİZE SEVGİLERİMLE... NİCE YILLARA HEP BİRLİKTE...
MUTLU YILLAAAAR...
Bu
Yılbaşı
Ağacımı
Hediyelerle
donatmak yerine,
her dalını bir dostumun
adı ile süslemek istedim.Yakın
dostlar, uzakta olan arkadaşlar. Eski
arkadaşlar, yeni dostlar. Her gün gördüklerim
ve ara sıra görüşebildiklerim. Hep aklımda olanlar
ve sıkca unuttuklarım… Her zaman yanımda olanlar ile
olamayanlar Kötü gün dostlarım, hep destek olanlar...İstemeden
üzdüğüm dostlar ve istemeden beni üzenler.... Çok yakınımda olanlar,
ulaşamadıklarım, yıllardır görmediklerim, özlediklerim.... Vefa borcu olduklarım.
Bir telefon uzaklığında olanlar. Alçak gönüllüler, gönülden sevenler... Az ya da cok
hayatıma girmiş tüm isimler…. Bu ağaçta hepsinin kökleri sağlam, dalları uzun ve güçlü
olacak. İsimleri daima asılı kalacak… Her yeni yıl, eskilerin yanına yenileri eklenecek. Zor anlarda
ağacımın gölgesi dostları,
ve dostlukları bir nefes
serinletecek. Yeni yılla gelen
tum umutların, yeni başlangıçların,
dostların, bütün yeni günlerinizi
aydınlatması ve sizlerle
daha güzel an' lar
paylaşmak dileğimle.....
İYİ Kİ VARSINIZ..
MUTLU YILLAAAAR...
Bu
Yılbaşı
Ağacımı
Hediyelerle
donatmak yerine,
her dalını bir dostumun
adı ile süslemek istedim.Yakın
dostlar, uzakta olan arkadaşlar. Eski
arkadaşlar, yeni dostlar. Her gün gördüklerim
ve ara sıra görüşebildiklerim. Hep aklımda olanlar
ve sıkca unuttuklarım… Her zaman yanımda olanlar ile
olamayanlar Kötü gün dostlarım, hep destek olanlar...İstemeden
üzdüğüm dostlar ve istemeden beni üzenler.... Çok yakınımda olanlar,
ulaşamadıklarım, yıllardır görmediklerim, özlediklerim.... Vefa borcu olduklarım.
Bir telefon uzaklığında olanlar. Alçak gönüllüler, gönülden sevenler... Az ya da cok
hayatıma girmiş tüm isimler…. Bu ağaçta hepsinin kökleri sağlam, dalları uzun ve güçlü
olacak. İsimleri daima asılı kalacak… Her yeni yıl, eskilerin yanına yenileri eklenecek. Zor anlarda
ağacımın gölgesi dostları,
ve dostlukları bir nefes
serinletecek. Yeni yılla gelen
tum umutların, yeni başlangıçların,
dostların, bütün yeni günlerinizi
aydınlatması ve sizlerle
daha güzel an' lar
paylaşmak dileğimle.....
İYİ Kİ VARSINIZ..
30 Aralık 2011 Cuma
Barış Dolu Bir Dünyada, Sağlıklı Bir Beden ve Ruh ile;
Güneşli Günler, Yaratıcı Fikirler,
Verimli çalışmalar,
Bol kazançlar,
Hoşgörülü yaklaşımlar,
Haksızlıklara dayanma gücü,
İyimser bakışlar,
Cesur Girişimler,
Renkli eğlenceler,
Yeni motivasyonlar,
Anlamlı toplantılar,
Benzersiz hediyeler,
Parlak projeler,
Bitmeyen sevgiler,
Lezzetli yemekler,
Heyecanlı karşılaşmalar,
Güzel filmler,
Olağanüstü konserler,
Önemli başarılar,
Kibar sürücüler,
Samimi dostlar,
İyi geceler,
İyi uykular,
Tatlı rüyalar,
Keyifli sabahlar,
Gerçek iltifatlar,
Sıcacık sohbetler,
Yararlı bilgiler,
Uslu çocuklar ,
Doğal güzellikler,
Gülen yüzler,
Upuzun geziler,
Huzurlu günler,
İçten teşekkürler,
Zevkli alışverişler,
Hatır soran arkadaşlar,
Hoş mesajlar,
Bol kahkahalar,
Yeni heyecanlar,
Düğünler,dernekler
Eğlence ve tatlı sürprizler,
Nefis tatlılar,
Tarçınlı kurabiyeler,
Elmalı kekler,
Güzel kokan kahveler,
Buluşmalar, kavuşmalar,
Sağlık, neş'e, bol para, bol şans,
Yani özetle,
YAŞANDIĞINA DEĞEN BİR YIL DİLERİM...
Barış Dolu Bir Dünyada, Sağlıklı Bir Beden ve Ruh ile;
Güneşli Günler, Yaratıcı Fikirler,
Verimli çalışmalar,
Bol kazançlar,
Hoşgörülü yaklaşımlar,
Haksızlıklara dayanma gücü,
İyimser bakışlar,
Cesur Girişimler,
Renkli eğlenceler,
Yeni motivasyonlar,
Anlamlı toplantılar,
Benzersiz hediyeler,
Parlak projeler,
Bitmeyen sevgiler,
Lezzetli yemekler,
Heyecanlı karşılaşmalar,
Güzel filmler,
Olağanüstü konserler,
Önemli başarılar,
Kibar sürücüler,
Samimi dostlar,
İyi geceler,
İyi uykular,
Tatlı rüyalar,
Keyifli sabahlar,
Gerçek iltifatlar,
Sıcacık sohbetler,
Yararlı bilgiler,
Uslu çocuklar ,
Doğal güzellikler,
Gülen yüzler,
Upuzun geziler,
Huzurlu günler,
İçten teşekkürler,
Zevkli alışverişler,
Hatır soran arkadaşlar,
Hoş mesajlar,
Bol kahkahalar,
Yeni heyecanlar,
Düğünler,dernekler
Eğlence ve tatlı sürprizler,
Nefis tatlılar,
Tarçınlı kurabiyeler,
Elmalı kekler,
Güzel kokan kahveler,
Buluşmalar, kavuşmalar,
Sağlık, neş'e, bol para, bol şans,
Yani özetle,
YAŞANDIĞINA DEĞEN BİR YIL DİLERİM...
Bir yıl daha ?????
Bir yıl daha ?????
29 Aralık 2011 Perşembe
Bu vesile ile Tüm arkadaşlarımın yeni yılını kutlar; sağlıklı-mutlu-huzur ve bolluk içinde bir yıl geçirmelerini dilerim...
Nazifciğim seninde resmin bir harika, Çiğdem i en kısa zamanda harekete geçirip ortak sergi projenizin tarihini saptamalıyız bence:-)
Sevgilerimle...
Bu vesile ile Tüm arkadaşlarımın yeni yılını kutlar; sağlıklı-mutlu-huzur ve bolluk içinde bir yıl geçirmelerini dilerim...
Nazifciğim seninde resmin bir harika, Çiğdem i en kısa zamanda harekete geçirip ortak sergi projenizin tarihini saptamalıyız bence:-)
Sevgilerimle...
YENİ YIL
YENİ YIL
28 Aralık 2011 Çarşamba
27 Aralık 2011 Salı
MAŞUKİYE'den son günlerdeki görüntüler.
MAŞUKİYE'den son günlerdeki görüntüler.
25 Aralık 2011 Pazar
24 Aralık 2011 Cumartesi
22 Aralık 2011 Perşembe
20 Aralık 2011 Salı
17 Aralık 2011 Cumartesi
İZMİR NEDİR DİYENLERE?
Misafirperverliktir.... Bende para var oğlum sen gel' dir..
Beraber dayak yiyip kahkahalarla seneler boyu hatırlamaktır...
Sevgidir İZMİR, Aşktır..
Bir bahaneye gerek yoktur, sebepsiz yere seversin İZMİR' i...
Annelerin kızlarını gönderirken dikkatli ol kızım değilde,
çok geç kalma dediği yerdir İZMİR....
İçindeki öZGÜRLÜK hamurunu kaybetmeyen tek büyük şehirdir...
İŞTE BU YÜZDENDİR Kİ; SİZİN ORADA DOST DEDİKLERİNİZE,
BİZ İZMİR' DE "KARDEŞ" , SİZİN GAVUR DEDİKLERİNİZE
BİZ " İZMİR'Lİ " DERİZ.....
İZMİR NEDİR DİYENLERE?
Misafirperverliktir.... Bende para var oğlum sen gel' dir..
Beraber dayak yiyip kahkahalarla seneler boyu hatırlamaktır...
Sevgidir İZMİR, Aşktır..
Bir bahaneye gerek yoktur, sebepsiz yere seversin İZMİR' i...
Annelerin kızlarını gönderirken dikkatli ol kızım değilde,
çok geç kalma dediği yerdir İZMİR....
İçindeki öZGÜRLÜK hamurunu kaybetmeyen tek büyük şehirdir...
İŞTE BU YÜZDENDİR Kİ; SİZİN ORADA DOST DEDİKLERİNİZE,
BİZ İZMİR' DE "KARDEŞ" , SİZİN GAVUR DEDİKLERİNİZE
BİZ " İZMİR'Lİ " DERİZ.....
Ciğdem'ciğim köylerde şarabı çok kolay yapıyorlarmış diye duymuştum seninki biraz zor bir yöntem ilmine uygun olduğu için herhalde, inşallah başarırsın artık başarırsan bu işemi el atsak ne yapsak?? Ben şarabı hiç sevmem aslında ama Urla'dan ev şarabı alıyorduk o bambaşka bir şeydi çok güzel ve kıvamı daha yoğundu içtikten sonra insanın ağzı dili biraz boyanıyordu ama en kaliteli şaraptan bile daha güzeldi. Hadi bakalım seninki nasıl olacak merakla bekliyoruz.
Ciğdem'ciğim köylerde şarabı çok kolay yapıyorlarmış diye duymuştum seninki biraz zor bir yöntem ilmine uygun olduğu için herhalde, inşallah başarırsın artık başarırsan bu işemi el atsak ne yapsak?? Ben şarabı hiç sevmem aslında ama Urla'dan ev şarabı alıyorduk o bambaşka bir şeydi çok güzel ve kıvamı daha yoğundu içtikten sonra insanın ağzı dili biraz boyanıyordu ama en kaliteli şaraptan bile daha güzeldi. Hadi bakalım seninki nasıl olacak merakla bekliyoruz.
16 Aralık 2011 Cuma
15 Aralık 2011 Perşembe
13 Aralık 2011 Salı
12 Aralık 2011 Pazartesi
10 Aralık 2011 Cumartesi
9 Aralık 2011 Cuma
Merhaba Canlar...
Hepinizi çok özledim ve okuduğum kadarı ile herkes iyi, ne mutlu bize:-)
Ben de iyiyim ve daha iyi olacağım, sadece zaman...
Dayımı iyileştirme sürecinde iken, annemle devam ediyorum... Güzel düşünce ve dualarınızla en kısa zamanda ses vermekten ileriye şakıyacağımı düşünüyorum...
Hepinizi çok özledim, kendinize çok iyi bakın...
Merhaba Canlar...
Hepinizi çok özledim ve okuduğum kadarı ile herkes iyi, ne mutlu bize:-)
Ben de iyiyim ve daha iyi olacağım, sadece zaman...
Dayımı iyileştirme sürecinde iken, annemle devam ediyorum... Güzel düşünce ve dualarınızla en kısa zamanda ses vermekten ileriye şakıyacağımı düşünüyorum...
Hepinizi çok özledim, kendinize çok iyi bakın...
7 Aralık 2011 Çarşamba
6 Aralık 2011 Salı
4 Aralık 2011 Pazar
İstiklal savaşı filan yok, hepsi dümen! « Yılmaz Özdil
Punta’da bayram vardı.
Yunan ordusu Pasaport’tan karaya çıkmış, İzmir Metropoliti Hrisostomos etekleri zil çala çala koşmuş, haçıyla takdis edip, “evlatlarım, ne kadar Türk kanı içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız” diyerek yere kapanmış ve ilk ayak basan Yunan albayının çizmelerini öpüyordu.
*
Aniden... Uzun boylu, siyah takım elbiseli bi delikanlı fırladı ortaya, elinde revolver. Bastı tetiğe, trak trak trak! Efsun alayının sancaktarı karpuz gibi düştü atının sırtından. Panik... Baktılar ki, tek kişi, sarıverdiler etrafını, ilk süngüyü iman tahtasına sapladılar, sonra neresine denk gelirse, orasına... Hasan Tahsin’di o çılgın Türk. Henüz 30’unda.
*
Hükümetimiz “bu tür şayialara ehemmiyet vermeyin” diyordu hâlâ... Teori’yle pratik’in kesiştiği insan ise, vakit tamam demişti, Anadolu’ya geçiyoruz. Böyle başladı macera.
*
Ateşten gömleği giymişti ulus, aktı gitti, aylar yıllar, canlar... Takvimler 30 Ağustos 1922’yi gösterdiğinde, yer gök yarılıyor, şöyle yazıyordu hatıra defterine Yüzbaşı Kanellopulos, “Türk topçusu susmuyor, titreyerek güneşin batmasını bekliyoruz.”
*
Onun batmasını beklediği güneş, bizim için doğuyordu aslında... Çıktı bi kayanın üstüne Mustafa Kemal, haykırdı karanlığa, “Eyy Hacıanesti nerdesin, gel de kurtar ordularını!”
*
Kudurmuştu Ali Kemal... Büyük gazeteci! Kin kusuyordu köşesinden, “bu millici mahluklar kadar başları ezilesi yılanlar hayal edilemez, düşmanlar onlardan bin kere iyidir...”
*
O “mahluk”lardan biriydi İzmirli süvari teğmen Yıldırım... 18 yaşında. Vurulmuştu. 40 derece ateşli olmasına rağmen hastaneden kaçmış, cepheye koşmuş, bugün kendi adını taşıyan Küçükköy İstasyonu’nu almaya çalışırken, son nefesini vermiş, bahçesine gömülmüştü.
*
Yıldırım toprağa düşerken, 30 kadar Yunan askeri girdi, savunmasız Kuzuluk Köyü’ne... Gözleri Fatma’ya takıldı, 15’inde... “Taze incir gibi” dediler, sırıtarak... Kaçtı Fatma, evine kapandı, kapıyı kilitledi. Omuzladılar. Açılmadı. Yakalım dediler, evi yakalım, nasıl olsa çıkar. Çaktılar kibriti. Alev alev. Çıkmadı kardeşim. Çıkmadı Fatma.
*
Teğmen Şevket, Uşak’tan geçiyordu o sırada... Sakarya’da şehit olan Yüzbaşı Basri’nin anacığı yakaladı kolundan, “Basrim nerde?” diye sordu. İçi çekildi Şevket’in, boğazı düğümlendi... “Arkadan geliyor ana” dedi. Söyleyemedi gerçeği... Ve, ömrünün sonuna kadar unutamadı bu yalanını, “kendimi asla affetmedim” diye yazdı, o güne dair hatırasını.
*
“Bastır parayı, askerlikten yırt” yoktu o zamanlar... Allah kısmet ederse, romanını yazmak istediğim, Albay “deli” Halit, belinin sağında “namuslu” dediği tabancasını, belinin solunda “namussuz” dediği tabancasını taşıyordu. İşgalciye “namuslu”yla sıkıyor, işgalciden korkup geri kaçana “namussuz”u gösteriyordu, “tercih senin yiğidim, istersen buyur kaçmayı dene!”
*
“Deli”ren biri daha vardı... İstanbul’daki işgal kuvvetleri komutanı General Charpy, öfkeden deliye dönmüştü. Yırttı elindeki haritayı, fırlattı duvara, “bu hızla yarın İzmir’e girerler” dedi. İnanamıyordu. 250 bin kişilik devasa ordu, hayalet gibi çıkıp, bi ordan bi burdan dalan, hızar gibi biçen Fahrettin Altay komutasındaki süvari tarafından lokma lokma bölünüyordu.
*
Kaçıyordu Yunan.
Ecel peşinde.
*
Ve, 9 Eylül. Hava mis. İzmir’in dağlarında çiçekler açıyordu. Bornova’dan boşaldılar aşağıya doğru, dörtnala. Sonradan adı Kahramanlar olan semte geldiler. Ödenecek “bedel” vardı daha... İkinci Tümen Dördüncü Alay’dan Konyalı Mehmet, Akşehirli Hakkı, Avanoslu Ahmet, düştüler oracıkta. Bugün, anıtları var orada. “Vatan ve namus” yazıyor altında.
*
İzmir’e ilk giren süvari olma “şeref”i, İzmirli soyadını alan, Yüzbaşı Şeref’e nasip oldu. Bismillah ilk iş, koştu Şeref, Hasan Tahsin’in düştüğü yere, Hükümet Konağı’nın alnı kabağına dikti al sancağı... Asteğmen Besim, Kadifekale’ye varmıştı bile.
*
Minarelerden ezan sesi yükselirken, Belkahve’deydi, Mustafa Kemal, seyrediyordu.
*
İşgal edildiği gün, bir ulusun Kurtuluş Savaşı’nı başlatan, işgali bittiği gün, o ulusun Kurtuluş Savaşı’nı bitiren, dünyada bu özelliğe sahip tek şehir, İzmir’i... Seyrediyordu.
*
Ağır ağır karardı hava. Kavuniçi top gibi gömüldü körfeze güneş, usuuul usul... Nif’te, kendisi için hazırlanan bağevine gitti. Tek kat, taş, penceresiz, gaz lambasının cılız ışığıyla aydınlanan, buram buram Ege kokan bağevine... Etrafında, Celal Bayar’ın “Galip Hoca” lakabıyla dağlarda örgütlediği efeler... Yorgundu. Yemek getirdiler. Yemedi. Cıgara çıkardı. Kahve istedi. “Biliyor musun İsmet” dedi... “Bir rüya görmüş gibiyim.”
*
Karabasanla başlayan, 3 yıl 3 ay 22 gün süren, mucizeyle biten bir rüya... Sona ermişti.
*
Taa ki... AKP’nin ilahiyatçı mebusu İhsan Şener, TBMM çatısı altında, “biliyor musunuz” diye başlayıp, “Yunanlıların Türklerle savaşı yok. Bütün şehitlikler temsili” diyene kadar.
*
Yasu vre!
İstiklal savaşı filan yok, hepsi dümen! « Yılmaz Özdil
Punta’da bayram vardı.
Yunan ordusu Pasaport’tan karaya çıkmış, İzmir Metropoliti Hrisostomos etekleri zil çala çala koşmuş, haçıyla takdis edip, “evlatlarım, ne kadar Türk kanı içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız” diyerek yere kapanmış ve ilk ayak basan Yunan albayının çizmelerini öpüyordu.
*
Aniden... Uzun boylu, siyah takım elbiseli bi delikanlı fırladı ortaya, elinde revolver. Bastı tetiğe, trak trak trak! Efsun alayının sancaktarı karpuz gibi düştü atının sırtından. Panik... Baktılar ki, tek kişi, sarıverdiler etrafını, ilk süngüyü iman tahtasına sapladılar, sonra neresine denk gelirse, orasına... Hasan Tahsin’di o çılgın Türk. Henüz 30’unda.
*
Hükümetimiz “bu tür şayialara ehemmiyet vermeyin” diyordu hâlâ... Teori’yle pratik’in kesiştiği insan ise, vakit tamam demişti, Anadolu’ya geçiyoruz. Böyle başladı macera.
*
Ateşten gömleği giymişti ulus, aktı gitti, aylar yıllar, canlar... Takvimler 30 Ağustos 1922’yi gösterdiğinde, yer gök yarılıyor, şöyle yazıyordu hatıra defterine Yüzbaşı Kanellopulos, “Türk topçusu susmuyor, titreyerek güneşin batmasını bekliyoruz.”
*
Onun batmasını beklediği güneş, bizim için doğuyordu aslında... Çıktı bi kayanın üstüne Mustafa Kemal, haykırdı karanlığa, “Eyy Hacıanesti nerdesin, gel de kurtar ordularını!”
*
Kudurmuştu Ali Kemal... Büyük gazeteci! Kin kusuyordu köşesinden, “bu millici mahluklar kadar başları ezilesi yılanlar hayal edilemez, düşmanlar onlardan bin kere iyidir...”
*
O “mahluk”lardan biriydi İzmirli süvari teğmen Yıldırım... 18 yaşında. Vurulmuştu. 40 derece ateşli olmasına rağmen hastaneden kaçmış, cepheye koşmuş, bugün kendi adını taşıyan Küçükköy İstasyonu’nu almaya çalışırken, son nefesini vermiş, bahçesine gömülmüştü.
*
Yıldırım toprağa düşerken, 30 kadar Yunan askeri girdi, savunmasız Kuzuluk Köyü’ne... Gözleri Fatma’ya takıldı, 15’inde... “Taze incir gibi” dediler, sırıtarak... Kaçtı Fatma, evine kapandı, kapıyı kilitledi. Omuzladılar. Açılmadı. Yakalım dediler, evi yakalım, nasıl olsa çıkar. Çaktılar kibriti. Alev alev. Çıkmadı kardeşim. Çıkmadı Fatma.
*
Teğmen Şevket, Uşak’tan geçiyordu o sırada... Sakarya’da şehit olan Yüzbaşı Basri’nin anacığı yakaladı kolundan, “Basrim nerde?” diye sordu. İçi çekildi Şevket’in, boğazı düğümlendi... “Arkadan geliyor ana” dedi. Söyleyemedi gerçeği... Ve, ömrünün sonuna kadar unutamadı bu yalanını, “kendimi asla affetmedim” diye yazdı, o güne dair hatırasını.
*
“Bastır parayı, askerlikten yırt” yoktu o zamanlar... Allah kısmet ederse, romanını yazmak istediğim, Albay “deli” Halit, belinin sağında “namuslu” dediği tabancasını, belinin solunda “namussuz” dediği tabancasını taşıyordu. İşgalciye “namuslu”yla sıkıyor, işgalciden korkup geri kaçana “namussuz”u gösteriyordu, “tercih senin yiğidim, istersen buyur kaçmayı dene!”
*
“Deli”ren biri daha vardı... İstanbul’daki işgal kuvvetleri komutanı General Charpy, öfkeden deliye dönmüştü. Yırttı elindeki haritayı, fırlattı duvara, “bu hızla yarın İzmir’e girerler” dedi. İnanamıyordu. 250 bin kişilik devasa ordu, hayalet gibi çıkıp, bi ordan bi burdan dalan, hızar gibi biçen Fahrettin Altay komutasındaki süvari tarafından lokma lokma bölünüyordu.
*
Kaçıyordu Yunan.
Ecel peşinde.
*
Ve, 9 Eylül. Hava mis. İzmir’in dağlarında çiçekler açıyordu. Bornova’dan boşaldılar aşağıya doğru, dörtnala. Sonradan adı Kahramanlar olan semte geldiler. Ödenecek “bedel” vardı daha... İkinci Tümen Dördüncü Alay’dan Konyalı Mehmet, Akşehirli Hakkı, Avanoslu Ahmet, düştüler oracıkta. Bugün, anıtları var orada. “Vatan ve namus” yazıyor altında.
*
İzmir’e ilk giren süvari olma “şeref”i, İzmirli soyadını alan, Yüzbaşı Şeref’e nasip oldu. Bismillah ilk iş, koştu Şeref, Hasan Tahsin’in düştüğü yere, Hükümet Konağı’nın alnı kabağına dikti al sancağı... Asteğmen Besim, Kadifekale’ye varmıştı bile.
*
Minarelerden ezan sesi yükselirken, Belkahve’deydi, Mustafa Kemal, seyrediyordu.
*
İşgal edildiği gün, bir ulusun Kurtuluş Savaşı’nı başlatan, işgali bittiği gün, o ulusun Kurtuluş Savaşı’nı bitiren, dünyada bu özelliğe sahip tek şehir, İzmir’i... Seyrediyordu.
*
Ağır ağır karardı hava. Kavuniçi top gibi gömüldü körfeze güneş, usuuul usul... Nif’te, kendisi için hazırlanan bağevine gitti. Tek kat, taş, penceresiz, gaz lambasının cılız ışığıyla aydınlanan, buram buram Ege kokan bağevine... Etrafında, Celal Bayar’ın “Galip Hoca” lakabıyla dağlarda örgütlediği efeler... Yorgundu. Yemek getirdiler. Yemedi. Cıgara çıkardı. Kahve istedi. “Biliyor musun İsmet” dedi... “Bir rüya görmüş gibiyim.”
*
Karabasanla başlayan, 3 yıl 3 ay 22 gün süren, mucizeyle biten bir rüya... Sona ermişti.
*
Taa ki... AKP’nin ilahiyatçı mebusu İhsan Şener, TBMM çatısı altında, “biliyor musunuz” diye başlayıp, “Yunanlıların Türklerle savaşı yok. Bütün şehitlikler temsili” diyene kadar.
*
Yasu vre!
29 Kasım 2011 Salı
28 Kasım 2011 Pazartesi
27 Kasım 2011 Pazar
Nihavent Bir Şarkısın Dudaklarımda
Nihavent Bir Şarkısın Dudaklarımda
ŞARAP YAPMAYA ÇALIŞIYORUM. BAKALIM BECEREBİLECEKMİYİM...
İKİ YIL ÖNCE DENEDİM, ANCAK SİRKE ELDE EDEBİLDİM.
BU SENE BAHÇEMİZDEKİ GÜRCÜ ÜZÜMLERİ ÇOK VERDİ VE TEKRAR ŞARAP YAPMA İSTEĞİM KABARDI.
ARMA ŞARAPÇILIK FİRMASININ SAYFASINDAN AMATÖRLER İÇİN ŞARAP TARİFİNİ ALDIM. FİRMAYA GİDEREK GEREKLİ MALZEMELERİ DE ALDIM. BAKALIM , BAŞARABİLECEKMİYİM. GÖRDÜĞÜNÜZ CAM DAMACANA 25 LT.LİK. YİNE SİRKE OLUR DİYE FAZLA ÜZÜM SUYUNU HEBA ETMEYEYİM DEDİM.
ŞARAP YAPMAYA ÇALIŞIYORUM. BAKALIM BECEREBİLECEKMİYİM...
İKİ YIL ÖNCE DENEDİM, ANCAK SİRKE ELDE EDEBİLDİM.
BU SENE BAHÇEMİZDEKİ GÜRCÜ ÜZÜMLERİ ÇOK VERDİ VE TEKRAR ŞARAP YAPMA İSTEĞİM KABARDI.
ARMA ŞARAPÇILIK FİRMASININ SAYFASINDAN AMATÖRLER İÇİN ŞARAP TARİFİNİ ALDIM. FİRMAYA GİDEREK GEREKLİ MALZEMELERİ DE ALDIM. BAKALIM , BAŞARABİLECEKMİYİM. GÖRDÜĞÜNÜZ CAM DAMACANA 25 LT.LİK. YİNE SİRKE OLUR DİYE FAZLA ÜZÜM SUYUNU HEBA ETMEYEYİM DEDİM.
26 Kasım 2011 Cumartesi
VARMIIII ÖTESİİİİİ ,,,, HEPİNİZİ SEVİYORUM.....
SEVGİLERİMLE....
VARMIIII ÖTESİİİİİ ,,,, HEPİNİZİ SEVİYORUM.....
SEVGİLERİMLE....
YENİ DOĞMUŞ KEKLİK VE YENİ DOĞMUŞ CİVCİV,,,,, BÜYÜMÜŞ KEKLİK VE BÜYÜMÜŞ CİVCİV...
ARKADAŞLAR AYLAR ÖNCE SİZLERE YENİ DOĞMUŞ CİVCİV VE KEKLİĞİN RESİMLERİNİ KOYMUŞTUM. ŞİMDİ KIYASLAMANIZ İÇİN TEKRAR KOYDUM. HEPSİ BÜYÜDÜLER. İŞTE BÖYLE OLDULAR. BU ARADA 1 KEKLİK 2CİVCİV VE 2 ANNEYİ DE YARATIKLAR KAPTI GÖTÜRDÜ. DOĞA İLE BAŞBAŞA OLMAK BÖYLE BİR ŞEY...
YENİ DOĞMUŞ KEKLİK VE YENİ DOĞMUŞ CİVCİV,,,,, BÜYÜMÜŞ KEKLİK VE BÜYÜMÜŞ CİVCİV...
ARKADAŞLAR AYLAR ÖNCE SİZLERE YENİ DOĞMUŞ CİVCİV VE KEKLİĞİN RESİMLERİNİ KOYMUŞTUM. ŞİMDİ KIYASLAMANIZ İÇİN TEKRAR KOYDUM. HEPSİ BÜYÜDÜLER. İŞTE BÖYLE OLDULAR. BU ARADA 1 KEKLİK 2CİVCİV VE 2 ANNEYİ DE YARATIKLAR KAPTI GÖTÜRDÜ. DOĞA İLE BAŞBAŞA OLMAK BÖYLE BİR ŞEY...