31 Mayıs 2010 Pazartesi
30 Mayıs 2010 Pazar
Yeğenim Melda, hoşgeldin!
Mehmet Amcan
Yeğenim Melda, hoşgeldin!
Mehmet Amcan
28 Mayıs 2010 Cuma
Ciğdem'ciğim başın sağolsun benimde bir sarışınım vardı sapsarı bir muhabbet kuşu ilk geldiğinde başıma gelecekleri bildiğim için onu hiç istememiştim hemen götürün bunu hemen demiştim ama tabi vakit gece ancak ertesi gün götürebilirler. O arada ona hiç bakmıyorum onu sevmeyeyim diye ama (daha yeni yavruydu) bir baktım sanem beni çağrıyor anne bir baksana diye bir de baktım Sanem'in uzun saçlarının arasına girmiş (yuva zanneti herhalde) kıpırdamıyor, zaten mevsimde kış üşümüşmüydü garibim acaba yoksa annesinimi arıyordu ee tabi benim bu manzara karşısında başka hiç bir şansım kalmadı ve onu çok çok sevdim 9-10 sene bizimle kafamızda omzumuzda elimizde yaşadı ve sonunda korktuğum oldu çok çok üzüldüm ve bende asla bir daha hayvan almadım.
İnsan çok sevip çok mutlu olacağı birşeyden sonunda onu üzecek diye vazgeçebiliyor buda bizim karmaşıklığımıza bir örnek herhalde.
Bu arada arkadaşlar çok güzel yazılar buluyorsuz teşekkürler.......
Ciğdem'ciğim başın sağolsun benimde bir sarışınım vardı sapsarı bir muhabbet kuşu ilk geldiğinde başıma gelecekleri bildiğim için onu hiç istememiştim hemen götürün bunu hemen demiştim ama tabi vakit gece ancak ertesi gün götürebilirler. O arada ona hiç bakmıyorum onu sevmeyeyim diye ama (daha yeni yavruydu) bir baktım sanem beni çağrıyor anne bir baksana diye bir de baktım Sanem'in uzun saçlarının arasına girmiş (yuva zanneti herhalde) kıpırdamıyor, zaten mevsimde kış üşümüşmüydü garibim acaba yoksa annesinimi arıyordu ee tabi benim bu manzara karşısında başka hiç bir şansım kalmadı ve onu çok çok sevdim 9-10 sene bizimle kafamızda omzumuzda elimizde yaşadı ve sonunda korktuğum oldu çok çok üzüldüm ve bende asla bir daha hayvan almadım.
İnsan çok sevip çok mutlu olacağı birşeyden sonunda onu üzecek diye vazgeçebiliyor buda bizim karmaşıklığımıza bir örnek herhalde.
Bu arada arkadaşlar çok güzel yazılar buluyorsuz teşekkürler.......
27 Mayıs 2010 Perşembe
YAŞAM DİNAMİKTİR.........
ZAMAN KİME GÖRE UZUN VEYA KISADIR.....................?
YAŞAM DİNAMİKTİR.........
ZAMAN KİME GÖRE UZUN VEYA KISADIR.....................?
MÜJGAN....
MÜJGAN....
Peki Müjo nerede?
Peki Müjo nerede?
Yaşam Dinamiktir
geriye bir tortu bırakır yüreklerde
ekilen tohumlar yeşerir o tortunun içerisinde
verimli bir tortu oluşturursan eğer
filiz verir tohumlar zamanla büyür boy atar.
Yaşam,biriktirdiklerimizle ölçülür
Ne biriktirirsen, O ' dur yaşadıkların.
Elbette birgün gideceğiz toprağa
Elbette her canlı gibi insan da
karışacak toprağa,
Doğada her canlı, birbirini yiyerek hayatta kalır
İnsan da beslenmek için diğer canlıları yemek zorundadır.
Zaman dediğimiz kavram,
Canlının üzerinde bazan gözle görünen
Bazan da görünmeyen çeşitli tahribatlar,yıpranmalar oluşturur.
Kayalarda da bu yıpranma ve değişim olur.
Kayalardaki yıpranma ve değişimin süresi çok uzundur ve insan yaşamında görünecek kadar değildir.
Canlı,dünyaya geldiği andan itibaren
Dünyada kalma yani yaşama mücadelesi vermeye başlar.
Dünyaya uyum sağlayan kalır,uyum sağlayamayan da geri döner.
Bu doğanın kendi yasasıdır.
İnsan için de geçerlidir bu yasa.
Günlük yaşantımızda da geçerlidir.
Değişen yaşam şartlarına uyum sağlayan hayatta kalır.
Toplumlar ve devletler için de geçerli olan bu yasaya göre
Değişen şartlarda ayakta kalmak için, değişime ayak uydurmak zorundayız.
Yaşam sürekli bir değişim içerisindedir,dinamiktir.Hiçbir kural kalıcı değildir doğanın kuralları dışında.
Murat Akcan
Yaşam Dinamiktir
geriye bir tortu bırakır yüreklerde
ekilen tohumlar yeşerir o tortunun içerisinde
verimli bir tortu oluşturursan eğer
filiz verir tohumlar zamanla büyür boy atar.
Yaşam,biriktirdiklerimizle ölçülür
Ne biriktirirsen, O ' dur yaşadıkların.
Elbette birgün gideceğiz toprağa
Elbette her canlı gibi insan da
karışacak toprağa,
Doğada her canlı, birbirini yiyerek hayatta kalır
İnsan da beslenmek için diğer canlıları yemek zorundadır.
Zaman dediğimiz kavram,
Canlının üzerinde bazan gözle görünen
Bazan da görünmeyen çeşitli tahribatlar,yıpranmalar oluşturur.
Kayalarda da bu yıpranma ve değişim olur.
Kayalardaki yıpranma ve değişimin süresi çok uzundur ve insan yaşamında görünecek kadar değildir.
Canlı,dünyaya geldiği andan itibaren
Dünyada kalma yani yaşama mücadelesi vermeye başlar.
Dünyaya uyum sağlayan kalır,uyum sağlayamayan da geri döner.
Bu doğanın kendi yasasıdır.
İnsan için de geçerlidir bu yasa.
Günlük yaşantımızda da geçerlidir.
Değişen yaşam şartlarına uyum sağlayan hayatta kalır.
Toplumlar ve devletler için de geçerli olan bu yasaya göre
Değişen şartlarda ayakta kalmak için, değişime ayak uydurmak zorundayız.
Yaşam sürekli bir değişim içerisindedir,dinamiktir.Hiçbir kural kalıcı değildir doğanın kuralları dışında.
Murat Akcan
VAZGEÇ MEHMET..........
BIRAK KIZLAR KENDİ ARALARINDA TOPLANSIN.NE İŞİN VAR SENİN PERUKLA MERUKLA.SEN DE İZMİRE
GEL ONLARA NİSPET YAPALIM.CUMHUR.NAZİF,CAFER,CİĞER'S.ONLAR ÇATLASIN..........
VAZGEÇ MEHMET..........
BIRAK KIZLAR KENDİ ARALARINDA TOPLANSIN.NE İŞİN VAR SENİN PERUKLA MERUKLA.SEN DE İZMİRE
GEL ONLARA NİSPET YAPALIM.CUMHUR.NAZİF,CAFER,CİĞER'S.ONLAR ÇATLASIN..........
Bir Dem’lik Yaşam
Çayı kendin demleyeceksin,kendi topraklarında yetişen ,havası , suyu tertemiz Karadeniz çayından.Havamız da kirlendi çayımızın kirlenmesi gibi.Hayatımız da kirlendi.Yapay hayatlar,bir içimlik poşet çaylar gibi.
Yaşamın kendisini demlemek çok da zor değil aslında.Yeter ki hayattan ne beklediğini bil.
Katkılı hayatlar gibi , katkılı çaylar da pek tad vermez.Damağında alamazsın o hafif kekremsi tadı.Nasıl ki hayatın anlamını bilmeden yaşıyorsak ,çay içmiş olmak için de poşeti sıcak su dolu bardağa daldırıyoruz demlediğimizi zannedip içiyoruz çayı.Çayın demini alması gibi insanın da demini alması gerekir.Çay deminde ve sıcaklığı kararında içilmelidir.Soğuyunca o çayın tadı kalmaz.Hayatımızda da karar verirken zamanında ve yerinde vermeliyiz.Yoksa bir dem’lik çay gibi oluruz ve soğudukça tadı kalmaz yaşamın.
Demlenen bir bardak çay
Yaşanan bir ömür gibidir
Fazla bekleyen çay,
Bardağın dibinde
Bir tortu bırakır.
Anlamsız bir yaşam da
Sadece tortudan ibarettir.
Soğuk kış gecelerinde
İçilen demli bir çay
Sevgiliye kavuşmak gibidir
Murat Akcan
Bir Dem’lik Yaşam
Çayı kendin demleyeceksin,kendi topraklarında yetişen ,havası , suyu tertemiz Karadeniz çayından.Havamız da kirlendi çayımızın kirlenmesi gibi.Hayatımız da kirlendi.Yapay hayatlar,bir içimlik poşet çaylar gibi.
Yaşamın kendisini demlemek çok da zor değil aslında.Yeter ki hayattan ne beklediğini bil.
Katkılı hayatlar gibi , katkılı çaylar da pek tad vermez.Damağında alamazsın o hafif kekremsi tadı.Nasıl ki hayatın anlamını bilmeden yaşıyorsak ,çay içmiş olmak için de poşeti sıcak su dolu bardağa daldırıyoruz demlediğimizi zannedip içiyoruz çayı.Çayın demini alması gibi insanın da demini alması gerekir.Çay deminde ve sıcaklığı kararında içilmelidir.Soğuyunca o çayın tadı kalmaz.Hayatımızda da karar verirken zamanında ve yerinde vermeliyiz.Yoksa bir dem’lik çay gibi oluruz ve soğudukça tadı kalmaz yaşamın.
Demlenen bir bardak çay
Yaşanan bir ömür gibidir
Fazla bekleyen çay,
Bardağın dibinde
Bir tortu bırakır.
Anlamsız bir yaşam da
Sadece tortudan ibarettir.
Soğuk kış gecelerinde
İçilen demli bir çay
Sevgiliye kavuşmak gibidir
Murat Akcan
ÖĞRENDİK Kİ....
Öğrendik ki....
Bir tek insanın bize ''iyi ki varsın'' demesi, var olduğumuz için mutlu olmamızı sağlar....
Öğrendik ki....
Kibar olmak, haklı olmaktan daha önemlidir.
Öğrendik ki....
Hayat şartları bizi ne kadar ciddi görünmeye zorlasa da hepimiz çılgınlıklarımızı paylaşacak birini arıyoruz....
Öğrendik ki....
Bazen tek ihtiyacımız olan bir el ve bizi anlayacak bir yürektir.....
Öğrendik ki....
Parayla ''klas insan'' olunmuyor....
Öğrendik ki....
Gün içinde başımıza gelen küçücük şeyler gün sonunda koca bir mutluluğa dönüşüyor....
Öğrendik ki....
İnkar edip içimizde sakladığımız şeyler gerçekliğini kaybetmiyor....
Öğrendik ki....
Biriyle dalaştığımızda tek başardığımız onun bize daha çok zarar vermesini sağlamaktır....
Öğrendik ki....
Her yarayı saran zaman değil sevgidir....
Öğrendik ki....
Çabuk olgunlaşmak için zeki insanlardan çevre edinmek gerekir.....
Öğrendik ki....
Karşılaştığımız herkes bir gülüşümüzü hak eder.....
Öğrendik ki....
Hiç kimse mükemmel değildir....
Öğrendik ki....
Hayat zorludur ama biz daha zorluyuz....
Öğrendik ki....
Gülümsemek, daha güzel bir görüntüye kavuşmanın bedava yoludur....
Öğrendik ki....
Hepimiz zirvede olmak istesek de asıl keyif oraya tırmanırken yaşadıklarımızdır....
Öğrendik ki....
Zamanımız ne kadar azsa yapacak işler o kadar çoktur....
CAN DÜNDARÖĞRENDİK Kİ....
Öğrendik ki....
Bir tek insanın bize ''iyi ki varsın'' demesi, var olduğumuz için mutlu olmamızı sağlar....
Öğrendik ki....
Kibar olmak, haklı olmaktan daha önemlidir.
Öğrendik ki....
Hayat şartları bizi ne kadar ciddi görünmeye zorlasa da hepimiz çılgınlıklarımızı paylaşacak birini arıyoruz....
Öğrendik ki....
Bazen tek ihtiyacımız olan bir el ve bizi anlayacak bir yürektir.....
Öğrendik ki....
Parayla ''klas insan'' olunmuyor....
Öğrendik ki....
Gün içinde başımıza gelen küçücük şeyler gün sonunda koca bir mutluluğa dönüşüyor....
Öğrendik ki....
İnkar edip içimizde sakladığımız şeyler gerçekliğini kaybetmiyor....
Öğrendik ki....
Biriyle dalaştığımızda tek başardığımız onun bize daha çok zarar vermesini sağlamaktır....
Öğrendik ki....
Her yarayı saran zaman değil sevgidir....
Öğrendik ki....
Çabuk olgunlaşmak için zeki insanlardan çevre edinmek gerekir.....
Öğrendik ki....
Karşılaştığımız herkes bir gülüşümüzü hak eder.....
Öğrendik ki....
Hiç kimse mükemmel değildir....
Öğrendik ki....
Hayat zorludur ama biz daha zorluyuz....
Öğrendik ki....
Gülümsemek, daha güzel bir görüntüye kavuşmanın bedava yoludur....
Öğrendik ki....
Hepimiz zirvede olmak istesek de asıl keyif oraya tırmanırken yaşadıklarımızdır....
Öğrendik ki....
Zamanımız ne kadar azsa yapacak işler o kadar çoktur....
CAN DÜNDARVAN KEDİSİ.........
VAN KEDİNİZLE İLGİLİ ANINI OKUDUM.ANILARIM DEPREŞTİ.ANLATAYIM.
BUNDAN 7-8 SENE ÖNCE BALDIZIMDA İKİ TANE MUHABBET KUŞU VARDI.BİR TANESİNİ YENİ ALMIŞLARDI VE KÜÇÜKTÜ.BİZ İKİSİNE BAKAMAYACAĞIZ BİR TANESİNİ SİZ ALIN DEDİLER VE ARCA'DA ÇOK İSTEDİĞİ İÇİN ALDIK.TABİİ BÜTÜN YÜK BENİM ÜSTÜME KALDI.BEN BESLEDİM.BEN KONUŞTUM.BEN ALTINI TEMİZLEDİM.VS.VS.KUŞ BANA ALIŞTI.YAZ GELDİ.BİZ 10 GÜNLÜĞÜNE TATİLE GİTTİK VE "MAVİŞİ" BALDIZA BIRAKTIK.DÖNDÜĞÜMÜZDE "MAVİŞ"ÖLMÜŞTÜ.BALDIZIM"GELDİĞİ GÜNDEN BERİ YEM YEMEDİ" DEDİ."MAVİŞ" BANA OLAN HASRETİNDEN ÖLMÜŞTÜ.BİR DAHA ASLA CANLI HAYVAN BESLEMEK İSTEMEDİM.ÇÜNKÜ ONLAR O KADAR KARŞILIKSIZ SEVİYORLAR Kİ,BİR DAHA ASLA ONLARI ÜZMEK İSTEMEDİM..
VAN KEDİSİ.........
VAN KEDİNİZLE İLGİLİ ANINI OKUDUM.ANILARIM DEPREŞTİ.ANLATAYIM.
BUNDAN 7-8 SENE ÖNCE BALDIZIMDA İKİ TANE MUHABBET KUŞU VARDI.BİR TANESİNİ YENİ ALMIŞLARDI VE KÜÇÜKTÜ.BİZ İKİSİNE BAKAMAYACAĞIZ BİR TANESİNİ SİZ ALIN DEDİLER VE ARCA'DA ÇOK İSTEDİĞİ İÇİN ALDIK.TABİİ BÜTÜN YÜK BENİM ÜSTÜME KALDI.BEN BESLEDİM.BEN KONUŞTUM.BEN ALTINI TEMİZLEDİM.VS.VS.KUŞ BANA ALIŞTI.YAZ GELDİ.BİZ 10 GÜNLÜĞÜNE TATİLE GİTTİK VE "MAVİŞİ" BALDIZA BIRAKTIK.DÖNDÜĞÜMÜZDE "MAVİŞ"ÖLMÜŞTÜ.BALDIZIM"GELDİĞİ GÜNDEN BERİ YEM YEMEDİ" DEDİ."MAVİŞ" BANA OLAN HASRETİNDEN ÖLMÜŞTÜ.BİR DAHA ASLA CANLI HAYVAN BESLEMEK İSTEMEDİM.ÇÜNKÜ ONLAR O KADAR KARŞILIKSIZ SEVİYORLAR Kİ,BİR DAHA ASLA ONLARI ÜZMEK İSTEMEDİM..
BARIŞ'CIĞIM...........
Eskilerin deyimiyle "gözlerinden öperim".................
BARIŞ'CIĞIM...........
Eskilerin deyimiyle "gözlerinden öperim".................
SABIR VE ŞEFKAT....
SERÇE İÇİN METİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM..................
SABIR VE ŞEFKAT....
SERÇE İÇİN METİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM..................
BUNDAN SONRA.......
BUNDAN SONRA YAZI,ŞİİR,RESİM,MÜZİK.,,,GİBİ PAYLAŞIMLARIN ALTINA YORUM YAPMAYACAĞIM.
ÇÜNKÜ,ORAYA YAPILMIŞ BİR YORUMU BULMAK ZOR OLUYOR.NERDEYDİ,HANGİ KONUYDU, FALAN...
BÜTÜN YORUMLARIMI VE YAZILARIMI "YENİ KAYIT" SAYFASINDAN YAZINCA HERKES GÖRÜYOR..
BUNU ÇİĞDEM,METİN,SERMİN,CUMHUR GAYET GÜZEL YAPIYORLAR.
MURATCIĞIM,UZUN BİR ARADAN SONRA FIRTINA GİBİ DÖNDÜN.HOŞGELDİN.ŞİİRLERİNDE KULLANDIĞIN DİLİ SEVİYORUM.ÇOK GÜZEL.ANLATIMLARIN USTACA,KELİMELERİ ÇOK GÜZEL KULLANIYORSUN....ELİNE SAĞLIK....
CİĞER'S 1967 YILINDA MERZİFONDA ŞANLI ŞEREFLİ BİR SÜNNET DÜĞÜNÜMÜZ OLMUŞTU BİRADERİMLE BİRLİKTE.O ZAMAN HEDİYE BİR PİKAP GELMİŞTİ.TABİİ DEVİR PLAK DEVRİ.İLK GELEN PLAKLAR ZEKİ MÜREN PLAKLARI.DAHA SONRADA GÜNCEL SANATÇILAR.CEM KARACA-RESİMDEKİ GÖZ YAŞLARI.SENİN VİDEONU DİNLERKEN O GÜNLERE DÖNDÜM.SAĞOL PAYLAŞTIĞIN İÇİN.
MUSTİ'YE ÇOK ÜZÜLDÜM ÇİĞDEMCİĞİM.BİZDE BİR ZAMANLAR BİR CİVCİV ALMIŞTIK PAZARDAN,
ODA EN FAZLA 2 HAFTA YAŞAMIŞTI.LİSE VEYA ÜNİVERSİTE YILLARIMDI.HİÇ UNUTMAM AĞLAMIŞTIM.BEN KOLAY KOLAY AĞLAYAN BİR İNSAN OLMAMAMA RAĞMEN,KÜÇÜK CİVCİV BENİ AĞLATMAYI BAŞARMIŞTI............
İŞTE BÖYLE SEVGİLİ ARKADAŞLAR.GÖRÜŞMEK ÜZERE HOŞÇAKALIN.......
BUNDAN SONRA.......
BUNDAN SONRA YAZI,ŞİİR,RESİM,MÜZİK.,,,GİBİ PAYLAŞIMLARIN ALTINA YORUM YAPMAYACAĞIM.
ÇÜNKÜ,ORAYA YAPILMIŞ BİR YORUMU BULMAK ZOR OLUYOR.NERDEYDİ,HANGİ KONUYDU, FALAN...
BÜTÜN YORUMLARIMI VE YAZILARIMI "YENİ KAYIT" SAYFASINDAN YAZINCA HERKES GÖRÜYOR..
BUNU ÇİĞDEM,METİN,SERMİN,CUMHUR GAYET GÜZEL YAPIYORLAR.
MURATCIĞIM,UZUN BİR ARADAN SONRA FIRTINA GİBİ DÖNDÜN.HOŞGELDİN.ŞİİRLERİNDE KULLANDIĞIN DİLİ SEVİYORUM.ÇOK GÜZEL.ANLATIMLARIN USTACA,KELİMELERİ ÇOK GÜZEL KULLANIYORSUN....ELİNE SAĞLIK....
CİĞER'S 1967 YILINDA MERZİFONDA ŞANLI ŞEREFLİ BİR SÜNNET DÜĞÜNÜMÜZ OLMUŞTU BİRADERİMLE BİRLİKTE.O ZAMAN HEDİYE BİR PİKAP GELMİŞTİ.TABİİ DEVİR PLAK DEVRİ.İLK GELEN PLAKLAR ZEKİ MÜREN PLAKLARI.DAHA SONRADA GÜNCEL SANATÇILAR.CEM KARACA-RESİMDEKİ GÖZ YAŞLARI.SENİN VİDEONU DİNLERKEN O GÜNLERE DÖNDÜM.SAĞOL PAYLAŞTIĞIN İÇİN.
MUSTİ'YE ÇOK ÜZÜLDÜM ÇİĞDEMCİĞİM.BİZDE BİR ZAMANLAR BİR CİVCİV ALMIŞTIK PAZARDAN,
ODA EN FAZLA 2 HAFTA YAŞAMIŞTI.LİSE VEYA ÜNİVERSİTE YILLARIMDI.HİÇ UNUTMAM AĞLAMIŞTIM.BEN KOLAY KOLAY AĞLAYAN BİR İNSAN OLMAMAMA RAĞMEN,KÜÇÜK CİVCİV BENİ AĞLATMAYI BAŞARMIŞTI............
İŞTE BÖYLE SEVGİLİ ARKADAŞLAR.GÖRÜŞMEK ÜZERE HOŞÇAKALIN.......
BEN'den HABERLER,
çok alışmıştım iki haftadır ona. o da bana. evin içinde, her gittiğim yere peşimden geliyordu. kemikleri güçlensin ve doğaya alışsın diye, son üç gündür bahçeye güneşlenmeye çıkarıp başında bekliyordum. çok mutlu oluyordu. ona kanat talimi yaptırıyordum, uçuşuna hazırlık olsun diye, çok hoşuna gidiyordu bu oyun. mamasını yedirirken, önce, kaşıkla tabağa çın çın vuruyordum, bu sesi duyunca koşturup geliyordu yanıma, çok akıllıydı, çabucak öğreniyordu herşeyi. Biraz daha büyüyünce, videosunu sizlere göstermeyi düşünüyordum.
doğaya uçtuktan sonra, evini ve bizleri hatırlar, arada sırada balkona gelir diye hayaller kuruyordum.
Eşim'e bunları söyleyince, gelmesini mi istiyorsun? bak iyi düşün ,bütün sülalesini de getirir, diyordu.
Neyse, MUSTİ'ciğin ömrü bu kadarmış. Fırtınadan yaralı kurtulup, sonra, iki haftalık daha mutluluk biçmişler onun payına.... üzgünüm ve onu özleyeceğim.
BEN'den HABERLER,
çok alışmıştım iki haftadır ona. o da bana. evin içinde, her gittiğim yere peşimden geliyordu. kemikleri güçlensin ve doğaya alışsın diye, son üç gündür bahçeye güneşlenmeye çıkarıp başında bekliyordum. çok mutlu oluyordu. ona kanat talimi yaptırıyordum, uçuşuna hazırlık olsun diye, çok hoşuna gidiyordu bu oyun. mamasını yedirirken, önce, kaşıkla tabağa çın çın vuruyordum, bu sesi duyunca koşturup geliyordu yanıma, çok akıllıydı, çabucak öğreniyordu herşeyi. Biraz daha büyüyünce, videosunu sizlere göstermeyi düşünüyordum.
doğaya uçtuktan sonra, evini ve bizleri hatırlar, arada sırada balkona gelir diye hayaller kuruyordum.
Eşim'e bunları söyleyince, gelmesini mi istiyorsun? bak iyi düşün ,bütün sülalesini de getirir, diyordu.
Neyse, MUSTİ'ciğin ömrü bu kadarmış. Fırtınadan yaralı kurtulup, sonra, iki haftalık daha mutluluk biçmişler onun payına.... üzgünüm ve onu özleyeceğim.
SEVGİLİ BARIŞ, HOŞGELDİN, BLOĞUMUZA.
Ne mutlu bizlere, çocuklarımız da ilgi duymaya başladı bloğumuza.
HEPİNİZE SEVGİLERİMLE.
SEVGİLİ BARIŞ, HOŞGELDİN, BLOĞUMUZA.
Ne mutlu bizlere, çocuklarımız da ilgi duymaya başladı bloğumuza.
HEPİNİZE SEVGİLERİMLE.
Dolunay Düşlere Dalıyor
Akdeniz'in maviliklerinde.
Damla damla akıyor,
Özlem dolu bakışlar.
Hüzünler işkencede
Sevdalar darağacında
Umutlar yüreklerde
Dolunay düşlere dalıyor
Murat Akcan
Dolunay Düşlere Dalıyor
Akdeniz'in maviliklerinde.
Damla damla akıyor,
Özlem dolu bakışlar.
Hüzünler işkencede
Sevdalar darağacında
Umutlar yüreklerde
Dolunay düşlere dalıyor
Murat Akcan
26 Mayıs 2010 Çarşamba
25 Mayıs 2010 Salı
Bir İngiliz bilim kadını penguenlerin hayatlarını incelemiş. Penguenlerin yaşadığı bölgede en zor bulunan şey çakıltaşı. Ve yuvalarını yapmak için bu çakıltaşlarını kullanıyorlar. Dişi penguenler gidip erkeklere kur yapıyorlarmış ayarttıkları erkeklerle sevişip karşılığında çakıltaşı alıyorlarmış. Bazıları da pek yosmaymış kur yapıp erkeği etkiliyor erkek te nasıl olsa servişeceğiz diye önceden çakıltaşını veriyormuş dişide çakıltaşını alıp sevişmeden uzaklaşıyormuş. Bilim kadını hiç sevişmedenbir dişi penguenin altmışiki çakıltaşı topladığını görmüş. Diye devam ediyor neden niçin diye yorumlardan biride dişi ne olursa olsun asla erkeğe güvenmiyor her şartta kendisini geleceğini ve yavrusunu güvence altına alacak kadar çok çakıltaşı biriktirmeyi amaçlıyor... şu hayvanlar alemi beni her zaman çok şaşırtmıştır.....
Bu arada bende nasıl olduysa bilmiyorum birşeyler karaladı sizinle paylaşayım dedim bakalı Murat hocamız ne diyecek.
HAYAL
Bir evim olmalı
Bir cepheden görmeliyim o güzelim mavı yeşil denizi
Diğerinden uçsuz bucaksız yeşilliği
Şöminenin karşısında yudumlarken çayımı
Odun çıtırtılarının büyülü fısıltıları arasında
Seyretmeliyim bir ateşin odunla oyununu bir yağmurun yapraklarla dansını
Kırmızının tüm tonlarında batarken güneş denizin gizemine
Bir kadeh içmeliyim bu muhteşem güzelliğe sevdiklerimle birlikte
Tatlı bir rüzgar okşamalı yüzümü saçlarımı dolaşırken çayırlarda
Atım dörtnala uçurmalı beni yağmur damlaları altında
Ve sevdikllerimle mutluluk toplamalıyım rengarenk kırlardan
Sevgilerini hissetmeliyim yüreğimde beynimde tüm sevdiklerimin
Ve çocukluğum gibi tasasız, güvende mutlulukla yaşamalıyız sevdiklerimle
o evde..
Kafama birşey mi düştü bilmiyorum valla ben pek yazmam böyle şeyler.
Bir İngiliz bilim kadını penguenlerin hayatlarını incelemiş. Penguenlerin yaşadığı bölgede en zor bulunan şey çakıltaşı. Ve yuvalarını yapmak için bu çakıltaşlarını kullanıyorlar. Dişi penguenler gidip erkeklere kur yapıyorlarmış ayarttıkları erkeklerle sevişip karşılığında çakıltaşı alıyorlarmış. Bazıları da pek yosmaymış kur yapıp erkeği etkiliyor erkek te nasıl olsa servişeceğiz diye önceden çakıltaşını veriyormuş dişide çakıltaşını alıp sevişmeden uzaklaşıyormuş. Bilim kadını hiç sevişmedenbir dişi penguenin altmışiki çakıltaşı topladığını görmüş. Diye devam ediyor neden niçin diye yorumlardan biride dişi ne olursa olsun asla erkeğe güvenmiyor her şartta kendisini geleceğini ve yavrusunu güvence altına alacak kadar çok çakıltaşı biriktirmeyi amaçlıyor... şu hayvanlar alemi beni her zaman çok şaşırtmıştır.....
Bu arada bende nasıl olduysa bilmiyorum birşeyler karaladı sizinle paylaşayım dedim bakalı Murat hocamız ne diyecek.
HAYAL
Bir evim olmalı
Bir cepheden görmeliyim o güzelim mavı yeşil denizi
Diğerinden uçsuz bucaksız yeşilliği
Şöminenin karşısında yudumlarken çayımı
Odun çıtırtılarının büyülü fısıltıları arasında
Seyretmeliyim bir ateşin odunla oyununu bir yağmurun yapraklarla dansını
Kırmızının tüm tonlarında batarken güneş denizin gizemine
Bir kadeh içmeliyim bu muhteşem güzelliğe sevdiklerimle birlikte
Tatlı bir rüzgar okşamalı yüzümü saçlarımı dolaşırken çayırlarda
Atım dörtnala uçurmalı beni yağmur damlaları altında
Ve sevdikllerimle mutluluk toplamalıyım rengarenk kırlardan
Sevgilerini hissetmeliyim yüreğimde beynimde tüm sevdiklerimin
Ve çocukluğum gibi tasasız, güvende mutlulukla yaşamalıyız sevdiklerimle
o evde..
Kafama birşey mi düştü bilmiyorum valla ben pek yazmam böyle şeyler.
24 Mayıs 2010 Pazartesi
BUGÜN KOLLESTEROL DEĞERLERİMİ ÖĞRENMEK İÇİN SEMTİMİZDEKİ AİLE HEKİMİMİZE GİTTİM.DOKTOR BEY KAYDIMI YAPARKEN GEÇEN SÜRE İÇİNDE BEN DE ODANIN İÇİNİ İNCELERKEN
DUVARLARDAN BİRİNDE DOKTOR BEYİN BİR MİKROFONUN ÖNÜNDE ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFINI GÖRDÜM.
KAYDIMI YAPIP BANA DOĞRU DÖNÜNCE KENDİSİNE SORDUM."HAYROLA DOKTOR BEY BU RESİM NEDİR?".HAFİFÇE GÜLÜMSEYEREK "KORODA ŞARKI SÖYLÜYORUM" DEDİ.BENDE"SOLO SÖYLÜYOR MUSUNUZ?"DİYE SORDUM.SÖYLEDİĞİNİ BELİRTTİKTEN SONRA"NAZİF BEY BU AKŞAM KONSERİMİZ VAR.KARŞIYAKA AÇIK HAVA TİYATROSUNDA"DEDİ."ÜCRET NE KADAR" DEDİM."ÜCRET YOK,HERKES DAVETLİMİZ DEDİ.
"SOYAK VE MAVİŞEHİR KOROSU" ADI ALTINDA BİR KORO KURMUŞLAR.HEPSİ AMATÖR SANATÇI.35 YAŞINDAN 60 YAŞINA KADAR BAYAN VE ERKEKLERDEN OLUŞAN BİR KORO.ŞEFLERİ PROFESYONEL BİR BAYAN.ISRARLAR SONUCU KOROYU OLUŞTURMUŞ VE İDARE EDİYOR.ENSTRÜMANLARDAKİ 4 KİŞİ EGE ÜNİ.DEVLET KONSERVATUARI MEZUNU.1 KİŞİ 3.SINIF ÖĞRENCİSİ.1 KİŞİ PROFESYONEL BİR UD ÜSTADI.ÖZLEMLE BERABER GİTTİK.SAAT 8,30 İLE 10,30 ARASI ORADAYDIK.ÇOK KEYİF ALDIK.
EVE DÖNERKEN GECENİN KRİTİĞİNİ YAPTIK YOLDA.ŞU KARARA VARDIK.
SEVGİLİ ARKADAŞIMIZ CAFER CIKCIK'IN MUHTEŞEM BİR SESİ VE YORUM GÜCÜ VAR.ONU TEKRAR DİNLEMEYİ BÜYÜK BİR ÖZLEMLE BEKLEYECEĞİZ.BÖYLE GÜZEL BİR SESİ OLAN ARKADAŞIMIZ OLDUĞU İÇİN ÇOK ŞANSLIYIZ.
CAFER'E SEVGİ VE SAYGILARIMI GÖNDERİYORUM..................
BUGÜN KOLLESTEROL DEĞERLERİMİ ÖĞRENMEK İÇİN SEMTİMİZDEKİ AİLE HEKİMİMİZE GİTTİM.DOKTOR BEY KAYDIMI YAPARKEN GEÇEN SÜRE İÇİNDE BEN DE ODANIN İÇİNİ İNCELERKEN
DUVARLARDAN BİRİNDE DOKTOR BEYİN BİR MİKROFONUN ÖNÜNDE ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFINI GÖRDÜM.
KAYDIMI YAPIP BANA DOĞRU DÖNÜNCE KENDİSİNE SORDUM."HAYROLA DOKTOR BEY BU RESİM NEDİR?".HAFİFÇE GÜLÜMSEYEREK "KORODA ŞARKI SÖYLÜYORUM" DEDİ.BENDE"SOLO SÖYLÜYOR MUSUNUZ?"DİYE SORDUM.SÖYLEDİĞİNİ BELİRTTİKTEN SONRA"NAZİF BEY BU AKŞAM KONSERİMİZ VAR.KARŞIYAKA AÇIK HAVA TİYATROSUNDA"DEDİ."ÜCRET NE KADAR" DEDİM."ÜCRET YOK,HERKES DAVETLİMİZ DEDİ.
"SOYAK VE MAVİŞEHİR KOROSU" ADI ALTINDA BİR KORO KURMUŞLAR.HEPSİ AMATÖR SANATÇI.35 YAŞINDAN 60 YAŞINA KADAR BAYAN VE ERKEKLERDEN OLUŞAN BİR KORO.ŞEFLERİ PROFESYONEL BİR BAYAN.ISRARLAR SONUCU KOROYU OLUŞTURMUŞ VE İDARE EDİYOR.ENSTRÜMANLARDAKİ 4 KİŞİ EGE ÜNİ.DEVLET KONSERVATUARI MEZUNU.1 KİŞİ 3.SINIF ÖĞRENCİSİ.1 KİŞİ PROFESYONEL BİR UD ÜSTADI.ÖZLEMLE BERABER GİTTİK.SAAT 8,30 İLE 10,30 ARASI ORADAYDIK.ÇOK KEYİF ALDIK.
EVE DÖNERKEN GECENİN KRİTİĞİNİ YAPTIK YOLDA.ŞU KARARA VARDIK.
SEVGİLİ ARKADAŞIMIZ CAFER CIKCIK'IN MUHTEŞEM BİR SESİ VE YORUM GÜCÜ VAR.ONU TEKRAR DİNLEMEYİ BÜYÜK BİR ÖZLEMLE BEKLEYECEĞİZ.BÖYLE GÜZEL BİR SESİ OLAN ARKADAŞIMIZ OLDUĞU İÇİN ÇOK ŞANSLIYIZ.
CAFER'E SEVGİ VE SAYGILARIMI GÖNDERİYORUM..................
En sevdiğim yazı
Evler vardır; kaçıp canını kurtarmak istersin...
Evler vardır; yalnız, soğuk, buz gibi...
Evler vardır; her gece bir çift cesedin üstüne, bir mezar taşı gibi kapanır kapısı...
Evler vardır; sofrası kurulmayan, yarım ısıtılmış bayat pilavdan ayaküstü birkaç kaşıkla hemen kahveye koşulan...
Evler vardır; penceresinin kırık camına yastık tıkılmış...
Evler vardır; "sobası tüten ve bir türlü yanmayan ve saati durmuş..."
Evler vardır; oda kapıları bitmeyen bir sinir patlamasıyla çarpılarak vurulur; taşla bir yılanbaşı eziyormuş gibi çarpılarak konur tabakları, bardakları masaya...
Evler vardır; gerilmiş yüzlerden canavar küfürleri çıkan...
Evler vardır; içinde kızarmış şişkin gözlerle dolaşılan ve hıçkırıktan başka bir şey duyulmayan...
Evler vardır; çocuk bezleri ortada, kirli çoraplar yatağın kıyısında, iki gündür yıkanmamış bulaşıklar mutfakta, öğleden arta kalmış ekmek kırıntıları daima sofranın üstündedir.
Evler vardır; cehennemdir, cehennemden beterdir.
* * *
Ne kiralamakla olur, ne satın almakla, ne yaptırmakla... Görünmez aynaların, görünmez bir imbikten, bin yıl süzülmüş ışıklarıyla olur.
O zaman, ne mutfak mutfak kokar; ne banyo karanlıkça bir rutubet kovuğuna dönüşür; ne partal terliklerle eski püskü ayakkabılar, giriş kapısının dışıyla iç yanını, depreme uğramış bir kavaf dükkânının ardiyesine çevirir.
Antrenin yanmış ampulü, bir hafta boyunca değiştirilmeyi beklemez.
Süpürge, leğen, kova, portakal sandıkları, kömür ve odun yığılmaz arka balkonlara...
Halı her zaman tozsuzdur, sigara tablaları her zaman temiz, masa her zaman çiçekli...
Duvarlarda, çoğaltılmış türden dahi olsa, sevilmiş tablolar vardır; anıları renklerinde saklı...
Geceleri, mızrak mızrak göze batmaz yanan elektrik.
Perdelerde çiğ gölgeler oynaşmaz...
Öylesine ustaca düzenlenmiştir ki abajurlar, sert rüzgârlı karanlıklar çökerken sokaklara, ılık bir aydınlıkta yüzmeye başlar ev...
***
Salt dekor da yetmez evin ev olmasına...
Büyük olması yetmez, küçük olması yetmez...
Çok uzaklara gittiğin zamanı bile; çekim alanının dışına çıkamayacağın bir mıknatıs olması gerekir, tabaklarında, bardaklarında, koltuklarında, yatağında...
Bir mıknatıs...
Çocukluk günlerinden kalma, buluğ yaşının hayallerinden kalma, ilk öpüşlerden, ilk kahvaltılardan, ilk çıkan kirazın paylaşıldığı akşam yemeklerinden kalma...
***
Bir ev ahenginin ne olduğunu, daha doğarken öğrenmemişler, sonradan çok zor öğrenirler.
Çok zor öğrenirler, pijamayla yatak odasından çıkılmayacağını...
Çok zor öğrenirler, pabuçların yatak odasında çıkarılmayacağını...
***
Her sabahı yeniden tiril tiril yaratmak; her akşamı tükenmez bir sevgiyle sevecenliğin, güven veren gülücüklerinde yakutlaştırmak; ancak görünmez aynaların, görünmez bir imbikten bin yıl süzülmüş ışıklarıyla olur...
Unutulmayan yaş günleriyle, unutulmayan tanışma günleriyle, unutulmayan evlenme günleriyle olur...
Ufacık da olsa, sürprizli armağanlarla olur.
İki öpücük arasındaki "mersi"lerle olur.
Hırçınlıkların parantezlerini, "özür dileyerek" kapatmalarla olur.
Özeni gevşemeyen, mütevazı, ama süslü bir piyaz, taze kızartılmış bir beyin paneyle olur...
Güveçte pişirilmiş pastırmalı kuru fasulyeyle olur; makarna fırındayla olur; soyulup ikram edilen bir dilim elmayla olur...
Sık değiştirilen yatak çarşaflarıyla olur; yeni alınmış bir plak, yahut kasetle olur...
Yürekten kopup gelen sımsıcak sarılmalarla olur...
Ortak konuşma konularının repertuvarını, yaratıcı katkılarla genişleterek olur.
***
Ev...
İyi kötü herkesin bir evi vardır.
Ama, ev ahengini gerçek lezzetiyle yaşayabilmişler, o kadar azdır ki...
O yüzden de, gençken kaçıp kurtulmak isteriz evden...
Sonra gönlümüzcesini kurmaya çalışır; genellikle de başaramayız...
***
Sonunda da bükük boyunlu bir öksüzlük çöker yüreğimize...
Ya aradığını bulamamışlığın, ya artık hiç bulamayacağını anlamışlığın öksüzlüğü...
ÇETİN ALTAN
En sevdiğim yazı
Evler vardır; kaçıp canını kurtarmak istersin...
Evler vardır; yalnız, soğuk, buz gibi...
Evler vardır; her gece bir çift cesedin üstüne, bir mezar taşı gibi kapanır kapısı...
Evler vardır; sofrası kurulmayan, yarım ısıtılmış bayat pilavdan ayaküstü birkaç kaşıkla hemen kahveye koşulan...
Evler vardır; penceresinin kırık camına yastık tıkılmış...
Evler vardır; "sobası tüten ve bir türlü yanmayan ve saati durmuş..."
Evler vardır; oda kapıları bitmeyen bir sinir patlamasıyla çarpılarak vurulur; taşla bir yılanbaşı eziyormuş gibi çarpılarak konur tabakları, bardakları masaya...
Evler vardır; gerilmiş yüzlerden canavar küfürleri çıkan...
Evler vardır; içinde kızarmış şişkin gözlerle dolaşılan ve hıçkırıktan başka bir şey duyulmayan...
Evler vardır; çocuk bezleri ortada, kirli çoraplar yatağın kıyısında, iki gündür yıkanmamış bulaşıklar mutfakta, öğleden arta kalmış ekmek kırıntıları daima sofranın üstündedir.
Evler vardır; cehennemdir, cehennemden beterdir.
* * *
Ne kiralamakla olur, ne satın almakla, ne yaptırmakla... Görünmez aynaların, görünmez bir imbikten, bin yıl süzülmüş ışıklarıyla olur.
O zaman, ne mutfak mutfak kokar; ne banyo karanlıkça bir rutubet kovuğuna dönüşür; ne partal terliklerle eski püskü ayakkabılar, giriş kapısının dışıyla iç yanını, depreme uğramış bir kavaf dükkânının ardiyesine çevirir.
Antrenin yanmış ampulü, bir hafta boyunca değiştirilmeyi beklemez.
Süpürge, leğen, kova, portakal sandıkları, kömür ve odun yığılmaz arka balkonlara...
Halı her zaman tozsuzdur, sigara tablaları her zaman temiz, masa her zaman çiçekli...
Duvarlarda, çoğaltılmış türden dahi olsa, sevilmiş tablolar vardır; anıları renklerinde saklı...
Geceleri, mızrak mızrak göze batmaz yanan elektrik.
Perdelerde çiğ gölgeler oynaşmaz...
Öylesine ustaca düzenlenmiştir ki abajurlar, sert rüzgârlı karanlıklar çökerken sokaklara, ılık bir aydınlıkta yüzmeye başlar ev...
***
Salt dekor da yetmez evin ev olmasına...
Büyük olması yetmez, küçük olması yetmez...
Çok uzaklara gittiğin zamanı bile; çekim alanının dışına çıkamayacağın bir mıknatıs olması gerekir, tabaklarında, bardaklarında, koltuklarında, yatağında...
Bir mıknatıs...
Çocukluk günlerinden kalma, buluğ yaşının hayallerinden kalma, ilk öpüşlerden, ilk kahvaltılardan, ilk çıkan kirazın paylaşıldığı akşam yemeklerinden kalma...
***
Bir ev ahenginin ne olduğunu, daha doğarken öğrenmemişler, sonradan çok zor öğrenirler.
Çok zor öğrenirler, pijamayla yatak odasından çıkılmayacağını...
Çok zor öğrenirler, pabuçların yatak odasında çıkarılmayacağını...
***
Her sabahı yeniden tiril tiril yaratmak; her akşamı tükenmez bir sevgiyle sevecenliğin, güven veren gülücüklerinde yakutlaştırmak; ancak görünmez aynaların, görünmez bir imbikten bin yıl süzülmüş ışıklarıyla olur...
Unutulmayan yaş günleriyle, unutulmayan tanışma günleriyle, unutulmayan evlenme günleriyle olur...
Ufacık da olsa, sürprizli armağanlarla olur.
İki öpücük arasındaki "mersi"lerle olur.
Hırçınlıkların parantezlerini, "özür dileyerek" kapatmalarla olur.
Özeni gevşemeyen, mütevazı, ama süslü bir piyaz, taze kızartılmış bir beyin paneyle olur...
Güveçte pişirilmiş pastırmalı kuru fasulyeyle olur; makarna fırındayla olur; soyulup ikram edilen bir dilim elmayla olur...
Sık değiştirilen yatak çarşaflarıyla olur; yeni alınmış bir plak, yahut kasetle olur...
Yürekten kopup gelen sımsıcak sarılmalarla olur...
Ortak konuşma konularının repertuvarını, yaratıcı katkılarla genişleterek olur.
***
Ev...
İyi kötü herkesin bir evi vardır.
Ama, ev ahengini gerçek lezzetiyle yaşayabilmişler, o kadar azdır ki...
O yüzden de, gençken kaçıp kurtulmak isteriz evden...
Sonra gönlümüzcesini kurmaya çalışır; genellikle de başaramayız...
***
Sonunda da bükük boyunlu bir öksüzlük çöker yüreğimize...
Ya aradığını bulamamışlığın, ya artık hiç bulamayacağını anlamışlığın öksüzlüğü...
ÇETİN ALTAN
Geride Bıraktığınız....
''Geride bıraktığınız kalbinizse mutlaka dönersiniz...!''
Yazarın kim olduğunu bilmiyorum.
Kitabın da hangi kitap olduğunu bilmiyorum.
Ama bu söz bloğun adı ve anlamıyla çok örtüştüğü için sizinle paylaşmak istedim.
Bloğun müellifi de öyle düşünüyor demek ki ;
''Yüreğinin götürdüğü yere git kardeşim''
Geride Bıraktığınız....
''Geride bıraktığınız kalbinizse mutlaka dönersiniz...!''
Yazarın kim olduğunu bilmiyorum.
Kitabın da hangi kitap olduğunu bilmiyorum.
Ama bu söz bloğun adı ve anlamıyla çok örtüştüğü için sizinle paylaşmak istedim.
Bloğun müellifi de öyle düşünüyor demek ki ;
''Yüreğinin götürdüğü yere git kardeşim''
Selamlar
"Bloğu takip etmeye çalıştığını, sizlere bir merhaba demek istediğini, ama öncelikle blokta yazdıklarımızı takip ederek bizler hakkında biraz bilgi sahibi olması gerektiğini" söyledi. "Baba o kadar takip ettiğim forum ve blok var, onları takip edebiliyorum ama sizi takip edemiyorum. Ne kadar çok yazışıyorsunuz, bu kadar konuyu nereden buluyorsunuz, hem de bunca yıldan sonra" dedi.
Ben de " Eee bu kadar yılın birikimi var, kolay değil" dedim. "Sen gençsin, hızlı okuyarak bize yetişebilirsin" dedim.
Bir iki güne kadar okumayı tamamlayarak sizlerle tanışacak. O da çok merak ediyor, aramızdaki ilişkileri.
Herkese selam gönderdi, ben de iletiyorum.
Hepinize sevgiler...
Selamlar
"Bloğu takip etmeye çalıştığını, sizlere bir merhaba demek istediğini, ama öncelikle blokta yazdıklarımızı takip ederek bizler hakkında biraz bilgi sahibi olması gerektiğini" söyledi. "Baba o kadar takip ettiğim forum ve blok var, onları takip edebiliyorum ama sizi takip edemiyorum. Ne kadar çok yazışıyorsunuz, bu kadar konuyu nereden buluyorsunuz, hem de bunca yıldan sonra" dedi.
Ben de " Eee bu kadar yılın birikimi var, kolay değil" dedim. "Sen gençsin, hızlı okuyarak bize yetişebilirsin" dedim.
Bir iki güne kadar okumayı tamamlayarak sizlerle tanışacak. O da çok merak ediyor, aramızdaki ilişkileri.
Herkese selam gönderdi, ben de iletiyorum.
Hepinize sevgiler...
MURAT'tan haber alan var mı?
METİN'de BİR KAÇ GÜNDÜR YAZMIYOR... PROBLEM YOKTUR İNŞALLAH.
Hepinize sevgilerimle.
MURAT'tan haber alan var mı?
METİN'de BİR KAÇ GÜNDÜR YAZMIYOR... PROBLEM YOKTUR İNŞALLAH.
Hepinize sevgilerimle.
22 Mayıs 2010 Cumartesi
KAHVE
bu haftaki yazımın bir bölümünü sizinle paylaşıyorum...
Bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir.
Ders başladığında;
Hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır.
Sonda da kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur.
Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar…
Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söylerler.
Bunun üzerine;
profesör önündeki kutulardan birinden aldığı çakıl taşlarını, kavanoza döker.
Çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmaya başlar.
Profesör yeniden kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler yine hep birlikte;
‘evet doldu’ derler.
Profesör bu defa da, masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.
Profesör yine aynı soruyu sorar.
Öğrenciler de yine koro halinde ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu kez ise masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır.
Başlar kahveyi kavanozun içine dökmeye.
Bu kez de kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur.
Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar…
Ardından profesör öğrencilerine nasihat etmeye başlar;
Bu kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları;
Hayatınızdaki önemli şeylerdir.
Yani aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız gibi.
Diğer şeyleri kaybetseniz de, bunlar hayatınızı doldurmaya yeter.
Çakıl taşları ise;
Sizin için daha az önemli olan diğer şeylerdir.
Yani işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Kum ise;
Diğer ufak tefek şeylerdir.
Şayet kavanoza önce kum doldurursanız;
Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir.
Vaktinizi ve enerjinizi;
ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz;
Bu defa da önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.
Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli olan şeylere çevirin.
Çocuklarınızla oynayın.
Sağlığınıza dikkat edin.
Sevdiklerinizle yemeğe çıkın.
Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin.
Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur…
Bu arada bir öğrenci merakla şu soruyu sorar;
‘Hocam peki, o iki fincan kahve nedir?’
Profesör gülerek cevaplar;
Bu soruyu bekliyordum.
Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun;
Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır…
Ne zaman; hayatında bazı şeyler çekilmez hale gelirse,
Ne zaman; yirmi dört saat kısa gelmeye başlarsa,
O zaman; kavanozu ve iki fincan kahveyi hatırlayınız…
KAHVE
bu haftaki yazımın bir bölümünü sizinle paylaşıyorum...
Bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir.
Ders başladığında;
Hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır.
Sonda da kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur.
Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar…
Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söylerler.
Bunun üzerine;
profesör önündeki kutulardan birinden aldığı çakıl taşlarını, kavanoza döker.
Çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmaya başlar.
Profesör yeniden kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler yine hep birlikte;
‘evet doldu’ derler.
Profesör bu defa da, masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.
Profesör yine aynı soruyu sorar.
Öğrenciler de yine koro halinde ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu kez ise masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır.
Başlar kahveyi kavanozun içine dökmeye.
Bu kez de kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur.
Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar…
Ardından profesör öğrencilerine nasihat etmeye başlar;
Bu kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları;
Hayatınızdaki önemli şeylerdir.
Yani aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız gibi.
Diğer şeyleri kaybetseniz de, bunlar hayatınızı doldurmaya yeter.
Çakıl taşları ise;
Sizin için daha az önemli olan diğer şeylerdir.
Yani işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Kum ise;
Diğer ufak tefek şeylerdir.
Şayet kavanoza önce kum doldurursanız;
Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir.
Vaktinizi ve enerjinizi;
ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz;
Bu defa da önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.
Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli olan şeylere çevirin.
Çocuklarınızla oynayın.
Sağlığınıza dikkat edin.
Sevdiklerinizle yemeğe çıkın.
Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin.
Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur…
Bu arada bir öğrenci merakla şu soruyu sorar;
‘Hocam peki, o iki fincan kahve nedir?’
Profesör gülerek cevaplar;
Bu soruyu bekliyordum.
Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun;
Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır…
Ne zaman; hayatında bazı şeyler çekilmez hale gelirse,
Ne zaman; yirmi dört saat kısa gelmeye başlarsa,
O zaman; kavanozu ve iki fincan kahveyi hatırlayınız…
21 Mayıs 2010 Cuma
LÜTFEN, BİLENLER, BİLMEYENLERE ÖĞRETSİN.
bana gelmiş bir iletiden uzunca bir yazıyı kopyala yapıştır yapamıyorum, oturup saatlerce o yazıyı yazacak vaktim de olmadığı için, kendime kızıyorum.
Yine aynı şekilde güzel bir videoyuda alıp bloğa koyamıyorum. HEPSİNİ METİN'den rica ediyorum. sağolsun kırmıyor beni , ama YAKINDA İSYAN EDERSE HİÇ ŞAŞIRMAM VE HİÇ DE KIZMAM.
işte PROBLEMİMİZ,,,, ÇÖZELİM BAKALIM, BENİM DURUMUMDA OLAN ARKADAŞLAR DA BANA DESTEK VERSİN LÜTFEN.
SEVGİLERİMLE.
LÜTFEN, BİLENLER, BİLMEYENLERE ÖĞRETSİN.
bana gelmiş bir iletiden uzunca bir yazıyı kopyala yapıştır yapamıyorum, oturup saatlerce o yazıyı yazacak vaktim de olmadığı için, kendime kızıyorum.
Yine aynı şekilde güzel bir videoyuda alıp bloğa koyamıyorum. HEPSİNİ METİN'den rica ediyorum. sağolsun kırmıyor beni , ama YAKINDA İSYAN EDERSE HİÇ ŞAŞIRMAM VE HİÇ DE KIZMAM.
işte PROBLEMİMİZ,,,, ÇÖZELİM BAKALIM, BENİM DURUMUMDA OLAN ARKADAŞLAR DA BANA DESTEK VERSİN LÜTFEN.
SEVGİLERİMLE.
HOŞBULDUMMM....
HOŞBULDUMMM....
Sevgili Figen aramıza hoşgeldin.
Eğer Maşukiye'de kalacak otel filan varsa benim için uygundur arkadaşlar.
Herkeze iyi hafta sonları.....
Sevgili Figen aramıza hoşgeldin.
Eğer Maşukiye'de kalacak otel filan varsa benim için uygundur arkadaşlar.
Herkeze iyi hafta sonları.....
20 Mayıs 2010 Perşembe
Arkadaşlar bunu görmenizi istiyorum.
Arkadaşlar,
seyrettiğimde çok etkilendim daha sonra da yine seyrettim
dikkatli bakarsanız ''neyin?'' ''neden?'' olduğunu anlamamız mümkün oluyor. :)
Arkadaşlar bunu görmenizi istiyorum.
Arkadaşlar,
seyrettiğimde çok etkilendim daha sonra da yine seyrettim
dikkatli bakarsanız ''neyin?'' ''neden?'' olduğunu anlamamız mümkün oluyor. :)
GELDİM...
Gecen Hafta da Bodrum'da Kırık dökük bi evim var onu biraz tamir ve tadil etmek için orada amelelik yaptım. Hey yerim yara bere içinde ve dökülüyorum.
Bu arada Pedesa diye bir antik kent varmış bende ilk defa duydum orada çok ilginç bir piknik yapıldı mahalli müzikler ve mizansenler çok hoştu.
Bloğa katılımcı olmaya devam edeceğim... Çiğdem'in düşündüğü gibi ortadan kaybolmadım ayrıca
Bu arada Erdal beni aradı ve şaşırttı..;)
Altıntaş ile konuşmamız lazım detayları :)
Cafer arabasını servise götürdüğünde kulaklarımı çınlatmışlar sağolsun aradı
Nazıf.. tablolarını gerçekten beğendiğimi ifade etmeliyim yalakalık olsun diye demem asla inşallah ilerde çok para yapacak... O yüzden çok meşhur olmadan bi tane edinmek istiyorum... Sergi filan olmadan birine talibim :)
Bendeki haberler bu kadar şimdilik
hepiciğinizi çok seviyom
GELDİM...
Gecen Hafta da Bodrum'da Kırık dökük bi evim var onu biraz tamir ve tadil etmek için orada amelelik yaptım. Hey yerim yara bere içinde ve dökülüyorum.
Bu arada Pedesa diye bir antik kent varmış bende ilk defa duydum orada çok ilginç bir piknik yapıldı mahalli müzikler ve mizansenler çok hoştu.
Bloğa katılımcı olmaya devam edeceğim... Çiğdem'in düşündüğü gibi ortadan kaybolmadım ayrıca
Bu arada Erdal beni aradı ve şaşırttı..;)
Altıntaş ile konuşmamız lazım detayları :)
Cafer arabasını servise götürdüğünde kulaklarımı çınlatmışlar sağolsun aradı
Nazıf.. tablolarını gerçekten beğendiğimi ifade etmeliyim yalakalık olsun diye demem asla inşallah ilerde çok para yapacak... O yüzden çok meşhur olmadan bi tane edinmek istiyorum... Sergi filan olmadan birine talibim :)
Bendeki haberler bu kadar şimdilik
hepiciğinizi çok seviyom
19 Mayıs 2010 Çarşamba
18 Mayıs 2010 Salı
MERHABA SİZİ KIZIMLA TANIŞTIRAYIM
Bugün ailemin yanına geldim ve babamın İzmir mecarasını bir kez daha dinledim ve çok mutlu oldum :) Sizleri bana teker teker anlattı her anlatmasında da gözlerinin içi gülüyor ve o eski günlere geri dönüyordu o anları yaşıyor gibi . Babamı gerçekten hiç bu kadar mutlu görmemiştim . Anlatıkları olaylar ve maceralarınızdan sanki sizleri tanıyormuş gibiyim,
Hepinize sevgi ve saygılarımla.
Melda Bekmez
MERHABA SİZİ KIZIMLA TANIŞTIRAYIM
Bugün ailemin yanına geldim ve babamın İzmir mecarasını bir kez daha dinledim ve çok mutlu oldum :) Sizleri bana teker teker anlattı her anlatmasında da gözlerinin içi gülüyor ve o eski günlere geri dönüyordu o anları yaşıyor gibi . Babamı gerçekten hiç bu kadar mutlu görmemiştim . Anlatıkları olaylar ve maceralarınızdan sanki sizleri tanıyormuş gibiyim,
Hepinize sevgi ve saygılarımla.
Melda Bekmez
19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun.
Ben Mustafa Kemal' im
Büyük büyük denizlerim vardır benim
Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim
Ulusumun yanında sevincim
Ben Mustafa Kemal' im heyy...
19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun.
Ben Mustafa Kemal' im
Büyük büyük denizlerim vardır benim
Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim
Ulusumun yanında sevincim
Ben Mustafa Kemal' im heyy...
17 Mayıs 2010 Pazartesi
FİGEN'ciğim, HOŞGELDİN, BLOĞUMUZA,
FİGEN'ciğim, HOŞGELDİN, BLOĞUMUZA,
TANRI MİSAFİRİM İLE TANIŞIN, İSTEDİM.
TANRI MİSAFİRİM İLE TANIŞIN, İSTEDİM.
16 Mayıs 2010 Pazar
14 Mayıs 2010 Cuma
BUNLAR DA YETİŞKİNLERİMİZ
BUNLAR DA YETİŞKİNLERİMİZ
NAZİF'ciğim, GÖNDERDİĞİN,24 nisan resim ve video cd'sini BİRAZ ÖNCE ALDIM.
GÖZLERİM DOLDU, SİLDİM,
BİR DAHA SİLDİM.
sizleri tekrar görmek, çok iyi geldi, sağol Nazif'ciğim.
CAFER'ciğim ne güzel okumuşsun, KADRİYE'ciğim sesin çok güzel, bir dahaki buluşmamızda CAFER ve KADRİYE'den ayrı ayrı solo şarkılar da dinleriz inşallah.
CUMHUR ve METİN'den oyun havaları,
MURAT'tan şiirler... herşey çok güzeldi, arkadaşlar, iyi ki varsınız ve iyi ki benim ARKADAŞLARIMSINIZ.
HEPİNİZİ ÖZLEMLE KUCAKLIYORUM.
NAZİF'ciğim, GÖNDERDİĞİN,24 nisan resim ve video cd'sini BİRAZ ÖNCE ALDIM.
GÖZLERİM DOLDU, SİLDİM,
BİR DAHA SİLDİM.
sizleri tekrar görmek, çok iyi geldi, sağol Nazif'ciğim.
CAFER'ciğim ne güzel okumuşsun, KADRİYE'ciğim sesin çok güzel, bir dahaki buluşmamızda CAFER ve KADRİYE'den ayrı ayrı solo şarkılar da dinleriz inşallah.
CUMHUR ve METİN'den oyun havaları,
MURAT'tan şiirler... herşey çok güzeldi, arkadaşlar, iyi ki varsınız ve iyi ki benim ARKADAŞLARIMSINIZ.
HEPİNİZİ ÖZLEMLE KUCAKLIYORUM.
13 Mayıs 2010 Perşembe
YAVRULARIMIZ
Hampetrolü depoladığımız, her birinin alanı futbol sahası kadar büyük olan 12 tankımızın bulunduğu sahada yabani olarak yaşayan ceylanlarımız bulunmakta. 10 tane kadar bıraktığımız ceylanlar bu yıl 400 ü aştı. Bu arkadaşlar da bu sene aramıza katılanlardan sadece iki tanesi.
HOŞ GELDİN BEBEK, YAŞAMA SIRASI SENDE...
YAVRULARIMIZ
Hampetrolü depoladığımız, her birinin alanı futbol sahası kadar büyük olan 12 tankımızın bulunduğu sahada yabani olarak yaşayan ceylanlarımız bulunmakta. 10 tane kadar bıraktığımız ceylanlar bu yıl 400 ü aştı. Bu arkadaşlar da bu sene aramıza katılanlardan sadece iki tanesi.
HOŞ GELDİN BEBEK, YAŞAMA SIRASI SENDE...
İŞTE, BİTKİLERİM...şimdi küçükler, inşallah büyürler.
şu soldaki domates ocağından, 30 ocak yaptım, her ocakta 2 veya 3 fide var, dana burnu aadisi, yerse diye fazla dikiyorum.
İŞTE, BİTKİLERİM...şimdi küçükler, inşallah büyürler.
şu soldaki domates ocağından, 30 ocak yaptım, her ocakta 2 veya 3 fide var, dana burnu aadisi, yerse diye fazla dikiyorum.